Mesudiye Medresesinde Çalışan Personeller. Artuklular döneminde inşa edilen Mesudiye Medresesi, Artuklular döneminde olduğu gibi Osmanlılar döneminde de eğitim kurumu olarak faaliyetlerine devam etmiş ve Osmanlı vakıf sistemi içerisinde yüzyıllar boyunca hizmet etmeyi sürdürmüştür.
İnşa edildiği tarihten itibaren şehrin eğitim ihtiyacına büyük katkı sunduğu bilinen Mesudiye Medresesi’nde XVIII. yüzyılda çalışan personel; eğitim, idari, mali, bakım, onarım ve dini görevler gibi farklı alanlarda hizmet vermekteydi….
Medresenin iç kapısının üzerinde yer alan kitabelere göre Osmanlı döneminde, 1811 ve 1910 yıllarında çeşitli onarım ve eklemeler yapılan (Top, 2011, s. 188). Mesudiye Medresesi, XIX. yüzyıl boyunca da Diyarbakır medreseleri içerisinde önemli bir yere sahipti (Yılmazçelik, 1995, s. 75).
Öğrenciler Öğrenimden Sonra Nerede kalıyordu?
medreseyle ilgili en dikkat çekici özellik ise planında yer alan odaların yetersizliğidir. İki katlı olarak inşa edilen medresede yeteri kadar odanın bulunmayışı, burada öğrenim gören öğrencilerin nerede kaldıkları sorusunu gündeme getirmiştir. medresede öğrenim gören talebelerin başka bir yerde konaklamış olma ihtimali güçlenmektedir.
Muhtemelen öğrenciler, Mesudiye Medresesi’nde gündüz öğrenim görüyor, akşam ise konaklamak için başka bir yapı kullanıyorlardı. Konaklama için Ulu Cami avlusunun kuzeyinde yer alan Şafiiler Camisi’nin kullanılmış olma ihtimali vardır. (Beysanoğlu, 2003, s. 338). XVI. yüzyılın başlarında Mesudiye Medresesi vakfının küçük bir vakıf olduğu anlaşılmaktadır.
Medresedeki Personeller Maaşı
Osmanlılar döneminde, 1518 yılı tahririne göre vakıfta biri müderris olmak üzere sadece üç personel çalışmaktaydı. Vakfın bir köyün malikâne hissesi ve gayrimenkul kiralarından oluşan 8.281 akçelik gelirinin 1 akçesi hariç, tamamı bu üç personelin maaşına harcanmaktaydı. 1540’ta medresenin personel sayısı 9’a, geliri ise 42.542 akçeye yükselmiştir. 1564’te ise vakfın geliri büyük bir ilerleme göstererek 1518 yılına göre 8 kat artarak 63.308 akçe olmuştur.
Medrese vakfının gelir artışı yüzyılın son çeyreğinde 78.480 akçeye kadar çıkmıştır (Bizbirlik, 2002, s. 294-295). Medresenin Diyarbakır’ın Osmanlı idaresine geçmesiyle beraber, Mesudiye Medresesi’nin Osmanlı vakıf sistemi içerisinde tedricen bir ilerleme ve canlanma gösterdiğini ortaya koymaktadır. (Mehtap NASIROĞLU AYDIN, XVIII. Yüzyılda Osmanlı’da Bir Eğitim Kurumu: Diyarbakır Mesudiye Medresesi 275 2. )
Görevlilerin Atanma Biçimleri
Medresenin XVIII. yüzyıldaki gelir ve gider tablosunu net bir şekilde ortaya koyacak arşiv vesikaları ne yazık ki mevcut değildir. Ancak, personel ücretleri ile ilgili bilgiler vakfın XVI. yüzyıldaki durumuyla mukayese yapma ve buradan da medresenin genel durumuyla ilgili tahminlerde bulunma fırsatı sunmaktadır.
Bunun yanı sıra 1736 yılına ait bir fermanda Diyarbakır Valisi ve kadısına hitaben geliri Mesudiye Medresesi vakfına ait olan Sabun Hanı’nın tüccarın malını satabileceği yegâne yer olarak tahsis edilmesi isteği, Sabun Hanı gelirlerinin tıpkı XVI. yüzyılda olduğu gibi XVIII. yüzyılda da medreseye ait olduğunu göstermektedir.
Fermanda ticaret erbabının Sabun Hanı’nın dışındaki mahallerde mallarını satmalarına izin verilmemesi hususunda emir verilmiştir (AE. SMHD.I., 148/11008).
Personeller 4 Başlık Altında Toplanmış
1- XVIII. yüzyılda Mesudiye Medresesi’nde görev yapan personel dört başlık altında sınıflandırılabilir. Bunlardan ilki Medrese vakfının kuruluş amacına uygun olarak eğitim-öğretim hizmetini yerine getirmekle sorumlu olan ve ilmiye sınıfına mensup personeldi.
Diyarbakır Mesudiye Medresesinde eğitim hizmetini vermekle ve ilmi faaliyetleri yürütmekle görevli olan personel; müderris, muid ve hâfız-ı kütüb gibi vazifelilerdi.
2-İkinci kategoriyi vakfın idari ve mali işlerini yürütmekle mükellef olan mütevelli, kâtip, mutemed, câbi, nâzır, muhâsib, vekil-i harc ve mutasarrıf gibi görevliler oluşturmaktaydı.
3- Üçüncü sınıf; medresenin bakım, onarım ve güvenliğinden sorumlu olan saraydar, loğkeş, neccâr ve bevvâb gibi görevlilerden müteşekkildi.
4-Dördüncü ve son sınıfı ise; medresede XVIII. yüzyılda sayıları oldukça fazla olan duâgûlar oluşturmaktaydı. Mesudiye Medresesi’ne yapılan atamalar genellikle kadı (VGMA, HD. 1068, s. 74, 75,76, 83, 87) veya mütevelli (VGMA, HD. 1068, s. 76, 82, 87; VGMA, HD. 1061, s. 46, 65, 67, 68, 78; VGMA, HD. 1056, s. 35; VGMA, HD. 1057, s. 134) arzlarıyla yapılırken, şer‘iyye sicillerine yansıyan bazı örneklerde de şahısların Divân-ı Hümâyun’a başvurarak Şeyhülislam’ın işareti sonucu Padişah beratıyla atamaları gerçekleşmekteydi.
Birinci Kategorideki personeller, Medresede eğitim hizmetini vermekle ve ilmi faaliyetleri yürütmekle görevli olan personellerdir. Bu personellerin yürüttükleri vazifeler,, müderris, muid ve hâfız-ı kütüb gibi vazifelilerdi.
İkinci kategoriyi personelelr,vakfın idari ve mali işlerini yürütmekle mükellef olan mütevelli, kâtip, mutemed, câbi, nâzır, muhâsib, vekil-i harc ve mutasarrıf gibi görevliler oluşturmaktaydı.
Üçüncü sınıf personeller; medresenin bakım, onarım ve güvenliğinden sorumlu olan saraydar, loğkeş, neccâr ve bevvâb gibi görevlilerden müteşekkildi.
Dördüncü ve son sınıf personeller ise; medresede XVIII. yüzyılda sayıları oldukça fazla olan duâgûlar oluşturmaktaydı. Mesudiye Medresesi’ne yapılan atamalar genellikle kadı (VGMA, HD. 1068, s. 74, 75,76, 83, 87) veya mütevelli (VGMA, HD. 1068, s. 76, 82, 87; VGMA, HD. 1061, s. 46, 65, 67, 68, 78; VGMA, HD. 1056, s. 35; VGMA, HD. 1057, s. 134) arzlarıyla yapılırken, şer‘iyye sicillerine yansıyan bazı örneklerde de şahısların Divân-ı Hümâyun’a başvurarak Şeyhülislam’ın işareti sonucu Padişah atamaları gerçekleşmekteydi.
Sayısı En Fazla Olan Personel Duâgûlar
Diyarbakır Mesudiye Medresesi 283 Medrese vakfı görevlileri arasında en kalabalık sayıyı duâgûlar oluşturmaktaydı. “Dua eden, duacı” anlamına gelen bu kavram Osmanlı Devleti’nde devlet teşkilatında ve tarikat hiyerarşisinde dua ile ilgili sorumlulukları yürüten kimseler için kullanılan resmi bir unvandı.
Bazı kayıtlarda “duâhân” tabiriyle anılan bu görevliler, belirli tören ve merasimlerde duruma uygun olarak dualar okurlardı. Duâgûluk tarikat hiyerarşisi içerisinde de üst rütbeleri ifade etmekteydi.
Zamanla merasimlerde yapılan duaların yanı sıra devletin sürekliliği için hayır temennisinde bulunan şahıslara belli bir ücret karşılığında görev verilmesi kararlaştırılmış ve bu hedefle de “duâgûluk ciheti” tahsis edilmiştir. (İpşirli, 1994, s. 541).
XVIII. Yüzyıl’da Mesudiye Medresesi’nde Çalışan Duâgûlar’ın aldığı ücret 5 ile 10 akçe arasında değişirdi….
Kaynak:
Mehtap NASIROĞLU AYDIN1, DŞS, 3754: 73a-3; VGMA, HD. 1068, s. 47, 48, 81, 87; VGMA, HD. 1061, s. 48, 52, 57, 65, 66, 67, 73, 78; VGMA, HD. 1056, s. 9, 12, 15, 16, 18, 35, 56. Tablo incelendiğinde vakıfta çalışan duâgûların aldıkları ücretlerde bir standardın olmadığı görülmektedir.
3 – 10 akçe arasında değişen ücretlerle çalışan duâgûlar genelde babadan evlada geçen bir yöntemle atanmışlardır. Bu atanma biçiminde görev sadece erkek çocuğa değil kız çocuğa da geçmiştir. Mesela; 1752 yılında 3 akçe ile duâgû olan Seyyid Mehmed, 1753 yılında görevinden feragat ederek bu görevi kızı Zeyneb’e bırakmıştır (VGMA, HD. 1061, s. 73).
Benzer biçimde 1743 yılından itibaren 5 akçe ile vakıfta duâgû olan Derviş İsmail, 1759 yılında yine kendi iradesiyle görevinden ayrılmış ve beratı kızı Suadiye’ye verilmiştir (VGMA, HD. 1056, s. 56).
DİCLE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Dicle University Social Sciences Institute Journal Yıl / Year: Şubat 2022, Sayı / Issue:29, Sayfalar / Pages:268-286 284