Televizyonda İsrail İran savaşının 6’ncı gününde yazınca bende çağrışım yaptı.
1967'de İsrail ile komşuları arasında çıkan savaş sadece 6 gün sürdü ama etkileri günümüze kadar devam etti. İsterseniz güncel konulara değinmeden belki de tarihin akışını değiştirecek 1967 yılına geri dönelim. Tarih tekerrürden ibarettir diyerek başlayalım. Yakın tarihin tozlu sayfalarını acımasız Netahyahu’ya doğru üfleyelim. O öksürük krizine girerken bilmeyenler için o günleri hatırlayalım.
Aslında 1967 de İsrail devleti o gün bitecekti, bugün yaşanılan savaş olmayacaktı. 1948 yılının sonunda Arap komşuları yeni kurulan İsrail devletini yok etmek için bir harekât başladı. Mısır ordusu yenildi fakat "Felluce Cebi" diye anılan bölgede kuşatılan Mısır askerleri teslim olmayı reddetti.
Bir grup genç Mısırlı ve İsrailli subay bu kilitlenmeye son vermek için görüşmeler yaptılar. Görüşmede bulunan genç subaylardan ikisinin sonradan kendi ülke yönetimlerine geçecekleri henüz belli değildi. Bunlar arasında daha 26 yaşında İsrail'in güney cephesi harekatının başına getirilmiş olan sonradan İsrail’in 5’inci Başbakanı olacak Yitzhak Rabin ve sonradan Mısır'ın ikinci cumhurbaşkanı olacak 30 yaşında bir Mısırlı Binbaşı, Cemal Abdül Nasır da vardı.
30 Mayıs 1967, Ürdün Kralı Hüseyin ve Mısır kralı Nâsır, Kahire'de İsrail’e karşı işbirliği görüşmeleri sonucunda Ürdün-Mısır savunma anlaşmasını imzaladıktan sonra çekilen kare.
Altı Gün Savaşı diğer adıyla 1967 Arap-İsrail Savaşı, İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün boyunca süren savaşa verilen addır. Savaş, İsrail'in üstünlüğü ile son buldu. Nazilerin Avrupa'da 6 milyon Yahudi’yi katletmesinden sadece birkaç yıl sonra, Yahudilerin "kutsal topraklarda" bir devlet kurma rüyası gerçek olmuştu.
1948-49 yılları arasında cereyan eden ve Filistinlilerin “Nekbe” adıyla bilinen "Büyük Felâket" olarak isimlendirdikleri Birinci Arap İsrail Savaşı’nda Arap ordularının uğradığı ağır yenilgi, Ortadoğu’da değişen dengelerin en önemli noktasıydı. Monarşi ile yönetilenler başta olmak üzere savaşa giren ülkelerde yöneticiler, yenilginin sorumlusu olarak görülüyor, tüm suç onların ve çürümüş sistemlerini neden olduğu savunuluyordu. Değişim rüzgârı tüm Arap dünyasında değişikliklere yol açtı. Bu fırtınanın 1952 yılında başını Cemal Abdünnâsır, Muhammed Necib, Enver Sedat gibi Filistin’deki savaşa ülkesi adına katılan ve mağlubiyetin acı gerçeğiyle yüzleşen askerlerin çektiği Hür Subaylar örgütü, Kral Faruk İskenderiye’de tatil yaptığı sırada darbe girişiminde bulunmuş ve kansız bir biçimde yönetimi ele geçirmişti.
Kurulan yeni hükûmette İçişleri Bakanlığı görevine getirilen Nâsır, geri planda dizginleri elinde tutuyor, ülkenin Cumhurbaşkanı General Necib’e ise hiçbir şans tanımıyordu. 1954 yılında Nâsır, ülke yönetiminde ihtilafa düştüğü Necib’i kendisine suikast düzenleyen İhvân-ı Müslimîn ile işbirliği yapmakla suçlayıp görevinden azletti ve başkanlık koltuğuna oturdu. Artık o, Mısır’ın tartışmasız tek lideri Cemal Abdünnâsır olmuştu.
1967 yılının Mayıs ayında Sovyetler Birliği istihbaratı, İsrail’in Suriye’ye saldıracağını bildirdi. Nâsır, bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olan Suriye’ye yönelik bu tehdidi cevapsız bırakmak istemiyordu. Bu sebeple Sina Yarımadası’na askerî yığınak yaptı. Bu, Nâsır’ın rakibinin gözünü korkutmak için yaptığı ilk blöftü. Mısır ordusunun ciddi bir kısmı Yemen’de savaştığından zaten Nâsır İsrail ile savaşabilecek kapasiteden mahrumdu.
Nâsır’ın adımları tüm dünyada ciddi olarak yorumlanıyor, kulislerde yeni savaşın eli kulağında olduğu söylentileri fısıldanıyordu. Ürdün Kralı Hüseyin de Nâsır’ın adımlarını ciddi yorumlayanlardan birisiydi. Bu itibarla aniden Mısır’ın başkenti Kahire’ye gelen Kral, Nâsır ile savunma paktı imzaladı. Üst üste yaşanan bu gelişmeler karşısında şaşkına dönen İsrail, Mısır’ın kendisine saldıracağına inanarak savaş hazırlıklarına başladı. Asıl olay Mısır, İsrail ekonomisinin ve ticaretinin can damarı ve dünyaya açılım yaptığı nokta olan Tiran Boğazı’nı gemi trafiğine kapattığında koptu.
Görsel: İsrail'in 1 milyon dolara satın aldığı MIG-21 savaş uçağıdır.
Takvimler 16 Ağustos 1966’yı gösterdiğinde İsrail, çok farklı bir gelişmeyle güne uyanmıştı. Irak ordusuna mensup bir pilot Sovyet tipi Mig-21 uçağı ile İsrail’e inmişti. Bu olay, Mısır ile yaşanması muhtemel bir savaşta tüm dengeleri altüst edebilecek derecede bir kıymete sahipti. Zira Sovyetler Birliği, Mısır ve Suriye’nin filosunu bu son model uçaklarla değiştirerek hava gücünü takviye etmişti. Acilen pilotla temas kuran İsrail, 1 milyon dolar gibi cüzi bir meblağ karşılığında uçağı satın aldı.
Daha savaşa girmeden düşmanlarının en gizli sırrına vakıftı artık. İleride de görüleceği gibi İsrail sadece o uçağı değil, aynı zamanda Araplara karşı galibiyeti de satın almış olacaktı. Hemen harekete geçerek ani saldırı planaı yapan İsrail, 5 Haziran 1967 günü pilotlarına Mısır hava gücünün imha edilmesi emrini verdi. Sabah erkenden pisten kalkan İsrail uçakları, 11 ayrı yerde olan Mısır hava üssünü bombardımana tutmuştu. İsrail, ani saldırıyla Mısır hava kuvvetlerini tamamen imha etti. Pilotları tarafından havalandırılmayı başaran birkaç uçak ise havada girdiği it dalaşındaki mücadelede imha edilmişti. Tahribata uğrayan uçak sayısı 320 idi.
Görsel: 1967 Kutsal kent Küdüs.
Yemen savaşı nedeniyle kara gücünden dolayı zaten güçsüz olan Mısır güçleri, hava gücünün büyük oranda yok edilmesi nedeniyle savaşta daha fazla bir varlık gösterememişti. Sahada yaşanan tüm facialara rağmen radyolar, ara vermeden Mısır kuvvetlerinin İsrail’i nasıl yenilgiye uğrattığını anlatıyor, böylece halkı galeyana getiriyordu. Bu tür yayınlar, sadece insanlara cesaret aşılamıyor, aynı zamanda Mısır ile müttefik devletlerin(Suriye, Ürdün) savaş politikalarını etkiledi. Mısır cephesinde olumlu gelişmeler yaşandığını haber alan Suriye, 5 Mayıs günü karar verip savaşa girdi. Ancak onun da başına Mısır’ın uğradığı feci akıbet gelecek, İsrail hava kuvvetleri Suriye’ye ait uçakları daha havalanmadan yerde imha etti. Yine aynı gün içinde Doğu Kudüs’ün hâkimiyeti için İsrail ile savaşan Ürdün Haşimi Krallığı, Doğu Kudüs ve Şeria Nehri’nden çekilerek Filistinlilerin yaşadığı Batı Şeria’yı İsrail’e bırakmak zorunda kaldı. Kuzey istikametinden hareket eden Suriye birlikleri İsrail ile Golan Tepeleri’nde karşı karşıya geldi. Suriye birliklerini yenilgiye ugratan İsrail askerleri Golan Tepeleri’ni işgal etti.
Şam’a 35 kilometre kadar yaklaşması üzerine Suriye ateşkes çağrısı yapmış,10 Haziran günü bir anlaşma imzalanmıştı. İsrail O gün Şam şehrine 35 kilometre mesafedeydi. Günümüzde ise Amerika’nın şeriat yanlısı Ahmed eş-Şara’ya hediye ettiği Suriye ile Golan tepelerinde üslenen İsrail’in arası 38 kilometre. Sizce İsrail Şam’ı başkent yapar mı? Donald amice biliyorda, ekranlarda elinde vileda sopası sallayanlar inanın bilmiyor. Makalemin başında tarih tekerrürden ibaret dedik ya! Başka bir deyişle Mecidiyeköy Metrobüs Avcılar arası kadar bir mesafe değil mi? Sizlere bir soru İsrail’in Golan- Şam taksi parasını kim öder? Bilmeyecek ne var! Donald John Trump. Hayır ben ödeyeyim diyorum. 3 kızımı okutuyorum, emekli maaşım yetmez.
Görseller BBC ve Getty İmages