Diyarbakır, çevre kirliliği, duyarlılık

Bugün 5 Haziran. Takvimler "Dünya Çevre Günü" diyor. Güzel. Ama neye yarıyor? Gerçekten çevreye mi değer veriyoruz, yoksa sadece birkaç süslü sosyal medya paylaşımıyla kendimizi mi avutuyoruz?

Diyarbakır, çevre kirliliği, duyarlılık
Abone Ol


Diyarbakır’daki piknik alanları, parklara bir bakın. Yeşilin üstüne atılmış pet şişeler, yerlere saçılmış naylon torbalar, mangal artıklarının külünden oluşan bir bataklık... İnsan eli değmiş bir yeri anlamak artık çok kolay: Orası kirlenmiştir.

Bu nasıl bir çelişki? Doğaya gidiyoruz çünkü şehirden kaçmak, temiz hava almak, kuş seslerini dinlemek istiyoruz. Ama sonra oradan öyle bir iz bırakıp dönüyoruz ki, doğanın tüm huzurunu boğazlamış gibi oluyoruz.

Diyarbakır sadece bir örnek. Aslında bu, ülkenin her köşesine yayılmış bir alışkanlığın, hatta bir zihniyetin dışavurumu. İnsanlar gittikleri yeri temiz tutmuyor. Çünkü zihinleri temiz değil. Çünkü “benim çöpüm, başkasının sorunu” düşüncesi içimize işlemiş.

Toplumsal duyarsızlık artık o kadar sıradanlaştı ki, yerde çöp gördüğümüzde değil, yerde çöp görmediğimizde şaşırıyoruz. Asıl felaket bu işte. Normalleşen kirlilik, alışılan hoyratlık…

Çevreye zarar vermek, artık sadece doğaya karşı işlenmiş bir suç değil. Bu, insanın kendi varlığına karşı işlediği bir cinayet. Kirlettiğimiz suyu içiyoruz, çöp attığımız toprağın meyvesini yiyoruz, dumana boğduğumuz havayı soluyoruz. Sonra çocuklarımız astım oluyor, kanser yayılıyor, kuraklık baş gösteriyor. Ve hâlâ bir suçlu arıyoruz.

Oysa suçlu aynada.

Doğa, insanı affetmez. Zamanla kendini toparlar, yaralarını sarar. Ama insan bu dünyada yaşama hakkını kaybederse, doğa ona ağıt yakmaz. Çünkü doğa, varlığını insana borçlu değil. Biz, varlığımızı doğaya borçluyuz.

Yere attığın o pet şişe, yalnızca bir çöp değil. O bir zihniyetin kanıtı. Kendi geleceğini çöpe atan bir türün dramı.

Dünya Çevre Günü mü? Güzel. Ama çevreyi her gün kirleten bir toplumun vicdanını temizlemez.

Bir gün değil, her gün. Çünkü bu kir, sadece doğada değil; içimizde birikiyor.

Ve sonunda doğa değil, biz kaybediyoruz.