Diyarbakır’ın karpuzu sadece ağırlığıyla değil, faydalarıyla da dev! Yaz geldi mi sofraların baş köşesine kurulur Diyarbakır karpuzu.
Kimimiz onun o devasa boyutuna hayran kalırız, kimimiz de tadına, suyuna, serinleten ferahlığına…
Ama itiraf edeyim, bu meyvenin bir de gizli yönleri varmış ki ben de yeni öğrendim: meğer en yağlı meyveymiş!
Ancak bu yağ oranı sağlığa zarar veren türden değil; tam tersine vücudun ihtiyaç duyduğu doğal bileşenlerden oluşuyor.
İşin sırrı bu yağda değil tabii. Karpuzun yüzde 88’i su. Bu da demek oluyor ki her bir dilimde vücudumuza adeta doğal bir temizlik yapıyoruz.
Böbreklerdeki kum ve taşların atılmasına yardımcı oluyormuş, kanı temizliyormuş…
Yani biz karpuz yerken farkında olmadan bir bakıma vücudu yeniliyoruz.
Hani bazı yiyecekler vardır, yerken insan biraz suçluluk duyar ya; Diyarbakır karpuzu kesinlikle onlardan değil.
Bir de bu meyvenin kökleri var ki... Sadece toprakta değil, adeta Diyarbakır kültüründe de kök salmış.
Susuz tarımda kökleri derinlere inerken, sulu tarımda yüzeye daha yakın ama yoğun bir şekilde gelişiyormuş.
İşte bu doğayla uyum içinde büyüme hali, karpuzun tadına da yansıyor olsa gerek.
Elbette karpuzun nazı da var: Soğuk hava hiç sevmezmiş. Toprak sıcaklığı 12 dereceyi bulmadan tohumu ekilmez. Fazla nem de iyi gelmezmiş.
Yani Diyarbakır’ın o sıcak, güneşli günleri tam da bu meyve için biçilmiş kaftan.
Besin değerlerine şöyle bir bakınca da insanın gönlü daha da rahat ediyor: 100 gramında sadece 26 kalori.
Üstelik A ve C vitamininden yana da zengin. Potasyum, demir, kalsiyum...
Sağlık dolu bir yaz meyvesi anlayacağınız.
Ne zaman bir dilim Diyarbakır karpuzu yesem, çocukluğum gelir aklıma. O koca karpuzların kesilmesi adeta bir törendi evimizde. O anı beklerdik sabırsızlıkla.
Şimdi her yaz yine aynı heyecanla sofraya gelir bu dev meyve.
Sadece lezzetiyle değil, sağlığa katkısıyla da soframızın yıldızı.
Yazın bu sıcak günlerinde Diyarbakır karpuzunu bir kez daha hatırlatmak istedim. Hem serinleyin hem şifa bulun… Afiyet olsun!