Diyarbakır'ın fethi ile ilgili bir çok kaynakta çeşitli iddialar ortaya atılıyor. İddialar arasında Diyarbakır’ın Müslüman Araplar tarafından katliamla alındığı belirtilirken, baz iddialar arasında da kentin kendiliğinden teslim olarak kapılarını açtığı anlatılıyor.
Özellikle Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman’ın fidyesi karşılığında 60 bin kişinin başının kesildiği gibi iddialar da hep konuşuluyor. Ancak tarihçiler, bu iddiaların hiçbirinin belgelenmediğini söylüyor.
''1. Uluslararası Oğuzlardan Osmanlı’ya Diyarbakır Sempozyumu''nda akademisyen Cuma Karan tarafından sunulan bildiride ise Diyarbakır'ın ''Urfa Antlaşması'' ile barış imzaladığı kaydediliyor.
Bildiride; ''Gerçek tarih kaynakları Diyarbakır’ın kanla değil, sulh yoluyla İslam topraklarına katıldığını belgeliyor. Bu süreçte 'Urfa Antlaşması' kilit rol oynuyor'' deniliyor.
URFA ANTLAŞMASIYLA GELEN BARIŞÇIL FETİH
Şam Valisi Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından görevlendirilen komutan İyaz Bin Ganem'in, Urfa’yı kuşattığında şehrin patriğiyle yapılan görüşmeler sonucunda halkın can ve mal güvenliğinin korunması şartıyla barış sağlandığı belirtilerek, bu anlaşmanın, sadece Urfa değil, Mezopotamya’daki birçok şehir için model haline geldiği ifade ediliyor.
İyaz Bin Ganem’in ''Çiğnediğimiz ve elde ettiğimiz topraklar bize aittir'' sözleriyle formüle edilen bu anlayışın, haraç ödenmesi şartıyla şehirlerin sulh yoluyla Müslümanlara teslim edilmesini sağladığı anlatılıyor.
DİYARBAKIR DA BU MODELLE TESLİM OLMUŞ
O tarihlerde Amid olarak bilinen Diyarbakır şehrinin de Urfa Antlaşması çerçevesinde benzer şekilde teslim olduğun belirtilen bildiride, ''Zorla alınan bir şehir değil, halkın can güvenliği garanti altına alınarak anlaşmayla fethedilen bir merkezdi'' deniliyor.
Bildiride, tarihi belgelerin, barışçıl fetih sürecini detaylarıyla ortaya koyduğu, katliam iddialarının ise hiçbir tarihsel kaynağa dayanmadığı ifade ediliyor.
''İDDİALARIN KAYNAĞI YOK, TARİHİN BELGESİ VAR''
''Bu tür iddiaları dillendiren kişilerin hiçbir kaynak gösterememesi, söylemlerin tarihsel geçerliliğini ortadan kaldırıyor'' denilirken, Diyarbakır gibi kadim bir şehre yönelik bu tür asılsız suçlamaların, toplumsal hafızayı bulandırdığı belirtiliyor.
Bildiride; şöyle deniliyor:
''Gerçeği öğrenmek isteyenler için tarih; hisle değil, belgeyle konuşur. Ve belgeler, Diyarbakır’ın 'Urfa Antlaşması' ile kan dökülmeden, barış yoluyla İslam topraklarına katıldığını açıkça gösteriyor.''