Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Osmanlı tarihine damga vuran isimlerden biri olan Reşid Mehmed Paşa, hem kökeni hem de yükselişiyle tarihte benzeri az görülen bir figür olarak dikkati çekiyor.
Gürcü kökenli bir köle olarak hayatına başlayan Reşid Mehmed Paşa’nın, Osmanlı’nın en üst makamı olan sadrazamlığa kadar yükselmesi; tarihin karanlık sayfalarında kalmış gerçek bir “Sinderella hikayesi” olarak hafızalara kazınmış durumda.
BİR KÖLEDEN SADRAZAMA
Arşiv kayıtlarına göre, ''Sinderella'' hikayesi gibi yaşanan olay şöyle:
''Reşid Mehmed Paşa, önce 'Deli' Hakkı Paşa’nın divan kâtibi Hacı Mustafa Efendi’nin kölesi olarak İstanbul’a getirilmiş, ardından Koca Hüsrev Paşa tarafından satın alınarak himayesine alınmıştı.
Hüsrev Paşa’nın gözetiminde sıkı bir eğitimden geçirilen Reşid Mehmed, kısa sürede zekâsı, disiplini ve yönetim becerileriyle dikkatleri üzerine çekti.
'DİYARBAKIR’DA İZ BIRAKAN BİR İSİM'
Zamanla Osmanlı'nın çeşitli bölgelerinde valilik görevleri üstlenen Reşid Mehmed Paşa, Diyarbakır Valiliği görevinde de bulundu.
Onun yönetiminde bölgedeki birçok idari reformun uygulandı. Aynı zamanda Diyarbakır'da geçirdiği bu dönem, onun hayatının son durağı oldu.''
SADRAZAMLIĞA KADAR YÜKSELİŞ
1828 yılında Osmanlı’nın en yüksek makamı olan sadrazamlığa atanan Reşid Mehmed Paşa'nın, bu unvana ulaşan az sayıda gayrimüslim kökenli kişiden biri oldu olduğu belirtilerek, ancak bu zirve noktasının, aynı zamanda düşüşünün de başlangıcı olduğu kaydediliyor.
TRAJİK SON: MISIR YENİLGİSİ VE GÖZDEN DÜŞÜŞ
Sadrazamlığı sırasında komutanlığını yaptığı Mısır Seferi'nin, onun kariyerinde büyük bir kırılma noktası olduğu ifade edilerek, Osmanlı ordusunun yaşadığı yenilginin, tm sorumluluğun, Reşid Mehmed Paşa’ya yüklenmesine neden olduğu ve bu savaşın ardından görevden alınarak İstanbul'dan uzaklaştırıldığı bildiriliyor.
DİYARBAKIR’DA SESSİZCE VEDA
Görevden alınmasının ardından Sivas Valiliği, ardından Diyarbakır Valiliği ile yeniden sahneye çıkan Reşid Mehmed Paşa'nın, son görev yeri olan Diyarbakır’da sıtma hastalığına yakalanarak 60 yaşında hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Bugün mezarı, Diyarbakır Kale Camii yanında yer alan tarihi kabristanda bulunuyor.