Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bir apartmanda çıkan yangın, yalnızca duman değil, ihmal kokusu da yaydı.
Anne ve üç çocuğunun yaşamını yitirdiği bu büyük trajedi, her felaketten sonra sorduğumuz o tanıdık soruyu yeniden gündeme taşıdı: Acaba önlenebilir miydi?
Ve ne yazık ki yanıt, yine aynı: Evet, önlenebilirdi.
Bölgede eşya taşıyan bir nakliye şirketi çalışanları, olay yerindeydi. Kendi işlerinin peşinde olan bu insanlar, profesyonel bir kurtarma ekibi gibi davranarak 30’un üzerinde kişiyi alevlerin arasından kurtardı.
Peki ya o araç orada olmasaydı? Peki ya şirket sahibinin tanıdığı o binada oturmasaydı? Cevabını düşünmek bile ürkütücü…
Yangının kesin çıkış nedeni henüz açıklanmadı. Savcılık dört kişiyi gözaltına aldı, soruşturma sürüyor. Ama asıl mesele, yangının nasıl çıktığı değil, neden insanların kaçamadığı…
Yangın merdiveni var mıydı?
Varsa kullanıma uygun muydu?
Elektrik tesisatı ne durumdaydı?
Asansörler çalıştı mı?
Alarm sistemi devrede miydi?
Bu sorular yanıtlanmadan, ne gerçek sorumlular bulunabilir ne de benzer faciaların önüne geçilebilir.
Üstelik bu ilk değil. Diyarbakır gibi yüksek katlı binalarla dolup taşan bir şehirde bu sorulara yıllardır sağlıklı cevaplar verilemiyor. 2007’de Ofis semtindeki yangında canlar gitmişti. 2013’te Bağlar’daki yangında ise itfaiyenin merdiveni binaya yetişememişti. Hep aynı ezber: "İnceleme başlatıldı." Sonrası sessizlik…
Demek ki hiçbir şey değişmemiş.
Diyarbakır, kollarında 3 çocuğuyla can veren bu yangını unutmasın. Çünkü biz unuttukça, yine yanacağız. Yine ağlayacağız.