Tarihin tozlu sayfaları, Diyarbakır'ın bir zamanlar üzüm bağlarıyla çevrili bir şehir olduğunu gözler önüne seriyor. 19. yüzyılda kentin toplam tarım arazisinin yüzde 13'ü bağlardan oluşuyordu.

Özellikle Mardin Yolu üzerindeki Çarıklı (eski adıyla Çarıkköy) ve bugün Bağlar ilçesi olarak bilinen bölge, üzüm yetiştiriciliğiyle ün salmıştı. Kentin ileri gelenleri bu bölgelerde büyük bağlar ve bağ evleri inşa etmişti.

İSTANBUL'DA ÜN KAZANAN ŞARAP

Diyarbakır salnamelerinde ve tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre, dağlık yapısıyla bilinen Çermik ve Çüngüş gibi bölgelerde ise hububat yerine bağ ve bostancılık faaliyetleri yaygındı.

Çermik’te üretilen üzümden yapılan şarap, dönemin İstanbul’unda ün kazanmıştı. Ünlü seyyah Evliya Çelebi de Ergani’nin bağ ve bahçelerinin verimliliğinden söz ederek, bu bölgelerde üretilen üzüm ve şarabın kalitesine dikkatİ çekmişti.

DİYARBAKIR’DA HER EVİN MUNTAZAM BİR BAĞI VARDI

Fransız seyyah ve tüccar Tavernier ise Diyarbakır’daki her evin düzenli bir bağa sahip olduğunu belirtiyor. Ancak İslami geleneklerin etkisiyle bu bağlarda üretilen üzümler genellikle şaraplık değil, kurutularak saklanmak üzere yetiştiriliyordu. Bu detay, üzümün hem dini hem de ekonomik boyutlarını gözler önüne seriyor.

HEM TATLANDIRICI HEM HAYVAN YEMİ

Üzüm üretiminin bir diğer önemli yan ürünü ise pekmezdi. Üzüm şiresinin yoğunlaştırılmasıyla elde edilen pekmezin, bölgede yaygın bir tatlandırıcı olarak kullanıldığı kaydediliyor.

Diyarbakır’ın eski başkan ve vekillerin yasağı kaldırıldı
Diyarbakır’ın eski başkan ve vekillerin yasağı kaldırıldı
İçeriği Görüntüle

Ayrıca pekmezin üretimi sırasında arta kalan üzüm çekirdekleri ve posanın hayvanlara yem olarak verildiği, kıtlık dönemlerinde ise insanlar tarafından da tüketildiği ifade ediliyor.

HRİSTİYANLARIN BAĞCILIKLA İLİŞKİSİ

19. yüzyıl Diyarbakır’ında Hristiyan topluluklar daha çok zanaat ve ticaretle uğraşmalarının yanı sıra bağcılıkla da yakından ilişkiliydi. Köylüler kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kalan üzümleri Diyarbakır merkezine getirip satıyorlardı.

ÜZÜMÜN SONUNU GETİREN PARAZİT: FLOSERA

Ancak bu bağcılık cennetinin, 19. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir tehdit ile karşı karşıya kaldığı kaydediliyor.

Amerika’dan Avrupa’ya yayılan ve üzüm asmalarına zarar veren “floksera” adlı bir parazitin, 1885’te İstanbul’daki bağlara ulaştıktan sonra Anadolu'ya doğru yayılmaya başladığı bildiriliyor.

Diyarbakır'daki bağların bu hastalıktan etkilenip etkilenmediğine dair net bir veri bulunmasa da, bu durumun yerel bağcılığın kaderini etkilediği bildiriliyor.

Kaynak: Sabri Mengirkaon / Mardin Artuklu Üniversitesi