İskender Paşa da şehre ulaşan bu alimi teveccühle karşılayarak kendisine hem kentin en önemli medreselerinden biri olan Hüsreviye Medresesinde Müderrislik, hem de Diyarbakır Müftülüğünü verdi….
Hüsreviye Medresesinde görev yapan müderrislerin zaman içinde İstanbul, Edirne, Halep gibi şehirlerde kadılık ve müftülük yaptığını görürüz… Bu da medresenin öneminin göstergesidir..
Argun Hanedanı Hükümdarlarından Hüseyin Şah Argun’a ve himayesinde bulunan Bâbürlü Hükümdarı Hümâyun’a hocalık yapan bu alimin, Padişahın tavsiyesiyle Diyarbakır şehrine gönderilmesi, Diyarbakır medreselerinin ilmî itibarını ve bir taşra kentinin Payitaht nazarında gözden ırak olmadığını göstermesi bakımından önemli bir olay olduğunu belirtmek isterim…
Hâşiye ve risâleleriyle tanınan ve padişahın takdirine mazhar olan bu değerli âlim kimdir…?
Bu kıymetli alim tabi ki Muslihuddin Lari’dir…
Muslihuddini Lar Kimdir.. ?
Asıl adı, Molla Muslihuddîn Muhammed (Mehmed) b. Salâh b. Celâliddîn Mültevî el-Lârî, Kısa adı Muslihaddin Lari’dir…
İran-Hin ve Osmanlı ilim geleneğinin önemli isimlerinden olan Muslihaddin Lari, 1510 yılında bugün İran sınırları içinde bulunan Lâristan bölgesinin merkezi olan Lâr şehrinde doğdu…..
Kaynaklarda geçen Ensârî, Sa‘dî ve Ubâdî nisbeleri, bizzat kendisi tarafından belirtildiği üzere ashaptan Sa‘d b. Ubâde el-Ensârî’nin soyundan geliyor…
Mîr Gıyâseddin Mansûr ve Mîr Kemâleddin Hüseyin Lârî gibi âlimlerden ders aldı… 1530’da Hindistan’a gitti; Argun Hanedanı hükümdarlarından Hüseyin Şah Argun’a ve himayesinde bulunan Bâbürlü Hükümdarı Hümâyun’a hocalık yaptı….
Onun Şîrâz’ı terk etmesinin nedenleri arasında, I. Şah Tâmâsb’ın Sünnî ulemâyı taciz eden hasmâne tutumunun bulunduğu söylenir… Zira Lârî, Tâmâsb’ın bu tutumunun birçok Sünnî âlimi, Şîraz’ı terke zorladığını söyler….
1566 senesinde sultanın ölümü ertesinde Halep’e gelen Lârî, kısa bir süre sonra hacca gidip geldikten sonra bir müddet burada kaldıktan sonra İstanbul’a geçti…