Günlük dilde sıkça kullandığımız deyimlerden biri olan "Papaz her gün pilav yemez", aslında oldukça ilginç ve düşündürücü bir hikâyeye dayanıyor. Bu deyim, sadece anlamı değil, ortaya çıkış öyküsüyle de dikkati çekiyor.
PAPAZ, PERHİZ VE ET YEMEK
Hristiyanlık inancında perhiz dönemleri, özellikle et ve hayvansal ürünlerden uzak durmayı gerektirir. Bu dönemlerde kişiler yalnızca sebze, baklagil ve meyve gibi gıdalar tüketir.
Hikâyenin kahramanı Papaz Simon da bu geleneğe bağlı kalan din adamlarından biridir.
Eşi yatalak olan Simon Efendi’ye, toplumun saygı duyduğu zengin bir Hristiyan ailesi yardım eli uzatır. Her gün sadık bir hizmetçi aracılığıyla Simon Efendi'ye pirinç lapası, nohutlu pilav, mercimek ve meyve gibi sade yemekler gönderilir. Papaz da perhiz kurallarına uyarak bu yemeklerle beslenir.
ZENGİN SOFRADA GELEN SÜRPRİZ
Günler geçer, perhiz dönemi sona erer. Yardımsever zengin adam, Papaz Simon’u evine yemeğe davet eder. Özenle hazırlanmış ve envaiçeşit et yemeğiyle donatılmış sofrada Papaz, ilk lokmasını etten alır.
Hizmetçi bu durumu görünce şaşkınlıkla “Muhterem Peder, dinimizin yasakladığı yemekleri de yiyor” diyerek tepki verir.
Ev sahibi bu çıkışa öfkelenir ve hizmetçiyi azarlar. Ardından da tarihe geçen o meşhur sözü söyler:
“Ne münasebet kızım, papaz her gün pilav yiyecek değil ya!”
DEYİM HALİNE GELEN SÖZ
Zengin adamın bu sözleri, zamanla halk arasında sıkça kullanılan bir atasözüne dönüşür. “Papaz her gün pilav yemez” deyimi, özellikle aynı yöntemle birini sürekli kandıramayacağını veya her insanın arada bir değişiklik arayacağını ifade etmek için kullanılır.
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre deyimin anlamı ise şöyle özetlenmiştir:
“Bir insanı hep aynı hileyle kandıramazsın, her insan zaman zaman değişiklik ister ve ele geçen fırsatları değerlendirir.”
GÜNÜMÜZE YANSIMALARI
Bu atasözü bugün de toplumsal hayatta, siyaset ve gündelik ilişkilerde sıkça başvurulan bir deyimdir. Özellikle bir kişinin sürekli aynı tutum içinde kalmayacağını, fırsatını bulduğunda farklı davranabileceğini anlatmak için kullanılır.
Anadolu kültürünün mizah dolu bu hikâyesi, deyimlerin ve atasözlerinin aslında ne kadar derin birer yaşam dersi barındırdığını da gözler önüne seriyor.