Zeugma Mozaik Müzesi'ne bayramda 15 bin 600 ziyaret
Zeugma Mozaik Müzesi'ne bayramda 15 bin 600 ziyaret
İçeriği Görüntüle


Divan edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan 16. yüzyılın lirik dehası Fuzûlî, sadece güçlü dili ve içten duygularıyla değil, seçtiği takma adıyla da dikkati çekiyor.

Arapça kökenli ''Fuzûlî'' kelimesi; ''fazlalık, yersizlik, lüzumsuzluk” anlamına gelir. Peki, böylesine büyük bir şair neden bu anlamı taşıyan bir mahlası tercih etti?

Mehmed bin Süleyman adıyla dünyaya gelen ve 1480 veya 1494 yıllarında Kerbela, Necef ya da Kerkük'te doğduğu tahmin edilen Fuzûlî, Bayat boyuna mensup bir Oğuz Türküdür. Yaşamının büyük bir kısmını Irak'ın Hilla bölgesinde geçiren şair, Arapça, Farsça ve Azerbaycan Türkçesi ile eserler verdi.

MAHLASIN ARKASINDAKİ TAVAZU VE FELSEFE

Fuzûlî, şiirlerinde “boş, gereksiz” anlamına gelen bu mahlası kullanarak hem tevazu sahibi olduğunu gösterdiği hem de sanat anlayışını yansıttığı ifade ediliyor.

Şiirine, bilgisine ve yeteneğine rağmen kendini yüceltmemeyi seçen Fuzuli, bu yönüyle tasavvufun önemli değerlerinden biri olan “nefsin terbiyesi”ne işaret ettiği anlatılıyor.

''Onun bu tercihi sadece kişisel bir alçakgönüllülük göstergesi değil, aynı zamanda dönemin kültürel yapısına ve edebi anlayışına karşı da ince bir eleştiridir'' denilen ve kendisini övmek yerine, ''ben de bu dünya içinde bir hiçim'” demeyi tercih eden Fuzûlî'nin, bu tavrıyla halkın gönlünde yer edindiği belirtiliyor.

EDEBİ GÜCÜNE RAĞMEN MÜTEVAZI DURUŞ

Divan edebiyatında “ilahi aşk” temasını en derin işleyen isim olarak görülen Fuzûlî'nin, şiirlerinde sadece aşkı değil; ayrılığı, yalnızlığı, toplumsal çürümeyi ve tasavvufu da konu edindiği ifade ediliyor.

“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib / Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır” beyitiyle aşkın bir ilahi azap olduğunu anlatırken; Şikâyetnâme'sinde ise dönemin bürokratik işleyişini hicveder.

“Selâm verdim rüşvet değildir diye almadılar / Hüküm gösterdim faydasızdır diye mültefit olmadılar” dizeleriyle halktan biri olarak yaşadığı adaletsizlikleri gözler önüne serer.

EDEBİ MİRASININ EN SAĞLAM SÜTUNLARINDAN BİRİ

“Su Kasidesi”, “Leylâ ile Mecnun”, “Beng ü Bade”, “Hadikatü's-Süeda” gibi eserleriyle üç farklı dilde ölümsüz şiirler kaleme alan Fuzûlî'nin, hem aşkı hem de Allah'a duyulan özlemi en saf haliyle ifade ettiği belirtiliyor.

Astronomi, dilbilimi ve İslami ilimlerde derin bilgi sahibi olan şairin “İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir” sözü, onun şiire yaklaşımının temelini oluşturur.

1556 yılında Kerbela'da, büyük olasılıkla bir salgın hastalık sonucu hayatını kaybeden Fuzûlî, arkasında sadece eserlerini değil; tevazuyu, zarafeti ve derinliği de miras bıraktı.

Günümüzde bile şiirleriyle insanın iç dünyasına dokunan Fuzûlî, seçtiği bu mütevazı mahlasla aslında edebiyat tarihine kalıcı bir mesaj bırakmıştır: "En büyük söz, sessizlikte gizlidir."

Kaynak: vikipedia