Akkoyunlu Devleti’ne başkentlik yapan kadim şehir Diyarbakır, yalnızca bir siyasi merkez değil, aynı zamanda inanç tarihinin de göz ardı edilmiş bir kalesi.
Son yıllarda yapılan saha araştırmaları, bu toprakların Türkmen ve Kızılbaş kimliğiyle yoğrulduğunu, Safevi öncüleri Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar’ın burada derin izler bıraktığını bir kez daha kanıtladı.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Altunakar köyünde bulunan Güzelşah Ocağı, yüzlerce yıllık sessizliğini 120 günlük titiz bir çalışmayla bozdu.
Prof. Metin Ekici ve Araştırma Görevlisi Bülent Akın tarafından Diyarbakır, İzmir ve Antalya üçgeninde yürütülen kapsamlı saha araştırmasıyla, Türkmen Alevi kimliğinin izi sürüldü.
Bilim insanları; Güzelşah Ocağı'na ait kutsal emanetler, kişisel arşivler ve sözlü anlatılar üzerinden benzersiz bir veri havuzuna ulaştı.
Güzelşah Ocağı, Dede Garkin, Seyyid Battal Gazi ve Sarı Saltık gibi ilk kademe ocaklardan sonra bölgeye yerleşmiş altı önemli ocaktan biri olarak dikkati çektiği belirtilerek, ocak üyelerinin koruduğu kutsal kalıntıların kullanım amaçları, İşlevsel Folklor Teorisi çerçevesinde analiz edildiği ifade edildi.
Çalışmada, sadece Diyarbakır’ın değil, Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış Türkmen Alevi topluluklarının kültürel belleğinin bu araştırmayla yeniden yorumlandığı kaydedildi.
Şah İsmail’in anavatanı kabul edilen bu topraklarda, artık geçmişin yalnızca taşlarda değil, yaşayanların hafızasında da yankılandığı belirtilerek, ''Güzelşah Ocağı, bir inanç merkezi olmanın ötesinde, bu coğrafyanın derin ruhunu taşıyan bir hafıza mekânı olarak gün yüzüne çıkıyor'' deniliyor.