Diyarbakır, yalnızca binlerce yıllık tarihi surları, köklü medeniyetleri ve kültürel zenginliğiyle değil, aynı zamanda çini sanatına kattığı eşsiz yorumla da öne çıkıyor. Özellikle Artuklular döneminden itibaren gelişen çinicilik geleneği, şehri Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun en önemli sanat merkezlerinden biri haline getirdi.
ARTUKLULARLA BAŞLAYAN ESTETİK YOLCULUK
Tarihi kaynaklara göre, Diyarbakır’da çini sanatı, ilk olarak 12. yüzyılda Artuklular döneminde saray duvarlarını süslemeye başladı. Bu dönemde çini, yalnızca elit kesimin erişebildiği bir süsleme unsuru olarak saraylarda kullanıldı. Diğer yapılarda ise genellikle taş işçiliği tercih ediliyordu. Ancak zamanla çini, saraylardan taşarak dini ve kamusal mimaride de kendine yer bulmaya başladı.
Özellikle Akkoyunlular döneminde camilerin iç mekanlarında kullanılan çinilerin, Doğu ve Güney kültürlerinin etkisini taşıyan motiflerle bezendiği belirtilen araştırmalarda, Osmanlı çinilerinden farklı olarak bu dönem eserlerinde kullanılan desen ve renklerin, bölgenin sanatsal kimliğine dair derin izler taşıdığı ifade ediliyor.
SAFA CAMİ’SİNDEKİ SANAT ABİDESİ
Diyarbakır’ın çini sanatındaki en göz alıcı örneklerinden birinin, şehir merkezinde yer alan tarihi Safa Cami’sinde görülebileceği ifade edilirken, caminin içini tabandan bir metre yüksekliğe kadar kaplayan çinilerin, işçilikteki detayları ve renk uyumuyla adeta bir sanat şöleni sunduğu kaydediliyor.
ARAŞTIRMAYLA ORTAYA ÇIKARILDI
Yapılan araştırmalar sonucu Nasuh Paşa ve Kurşunlu camileri arasında bir yer alan meydanda çini atölyelerinin olduğu ve üretimin de burada yapıldığı belirlendi.
Günümüzde atölyelerin kalmadığı bu meydanın adının ''Uğurlu Meydanı'' olduğu kaydedilen araştırmada, burada yapılan üretimlerle tarihte kentin çinicilik merkezi olarak öne çıktığı ifade ediliyor.
Diyarbakır’ın hem üretim hem de sanat anlayışı bakımından çini kültürüne yön veren önemli bir merkez haline geldiği ifade edilirken, kayıtlara göre, Diyarbakır'ın yalnızca üretim yapan bir şehir değil, aynı zamanda çini sanatına özgün bir üslup kazandıran kültürel bir merkez olduğu da belirtiliyor.
Araştırmalarda, ''Diyarbakır yalnızca Anadolu’da değil, tüm İslam coğrafyasında kendine has bir çinicilik anlayışı oluşturdu'' deniliyor.
BİR SANAT GELENEĞİNİN SESSİZ TANIKLIĞI
Diyarbakır’ın çini sanatının, yalnızca süsleme değil; tarih, kültür ve inancın da görsel bir yansıması olarak değerlendirildiği belirtilerek, Artuklular’la başlayan bu estetik geleneğin, Akkoyunlular ve Osmanlılar döneminde şekillenerek günümüze kadar ulaşan bir sanat mirasına dönüştüğü ifade ediliyor.
Bugün ise bu çini örnekleri, Diyarbakır’ın kültürel kimliğini yansıtan birer belge niteliğinde olduğu belirtilerek, Safa Cami başta olmak üzere birçok tarihi yapıda görülebilen bu sanatın, geçmişle günümüz arasında bir köprü kurmaya devam ettiği kaydediliyor.