Okuyacağınız yazıda 3 kişinin yaşamının bir köyde nasıl kesiştiğini anlatmaya çalışacağım. Osmanlı imparatorluğu döneminde Hamidiye Alaylarında yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış Urfa Kuvâ-yi Milliyesinden Ömer Ağa Yazar Mıgırdıç Margosyan babası Dişçi Ali ve Yazar Mehmet Uzun dedesi Xalo Heme aynı köydeki yaşamlarından kısa bir kesit.

2002 senesi bir ilkbahar gününde Trabzon’dan gelip Siverek’in yakın bir köyünde görev yapan öğretmen arkadaşımı kıramıyorum. Bir köy minibüsüne doluşup Adıyaman Kâhta ilçesine Nemrut harabelerine gidiyoruz. Hafta sonunu planlayıp, ilkokul öğretmenleri ile birlikte neşeli ve tarih dolu kısa bir tatil yaşamış olduk.. Tabiki dönüş yolculuğunda parmak kalınlığında Adıyaman Besni üzümü almayı unutmadık. Kâhta’dan Siverek’e 55 kilometre yolumuz vardı. 2015 de açılan Süryanice ‘Toplanma yeri’ anlamına gelen Nissibi asma köprüsü yapılmadığından Atatürk Baraj gölünden Feribotla geçmek zorundaydık. Feribotta 75 yaşlarında bir köylü Kürtçe “Beni Şaraptul köyüne bırakır mısınız.” diye rica ediyor. Şoför “cihê tune” (boş yer yok) demesine rağmen, ben yolda bırakmayalım dedim. Şoför yedekte olan tahta kürsüde gelmesine razı oldu. Genç öğretmenlerden biri köylüye yerin verince kibarlık kontejanından Xalo şoför mahallinde yanıma düştü. Köy ismi yabancı gelmiyor. Hafızamı yokluyorum evet Yazar Mehmet Uzun’un köyü. 

Önce Mehmet Uzun kendi anlatımıyla bir hatıratı;  

Babam koyun tüccarı olan Mehmed'in, beş kardeşi daha vardı. “Geniş aşiret evimizde konuşulan dil Kürtçeydi. Sayılmayacak kadar çok amca, teyze, hala, dayı ve yakın akrabalarım hep Kürtçe, Kürtçenin iki lehçesi Kurmanci ve Kırmançki (Dımıli/ zazaca) konuşuyordu. Dedem ve anneannemin anlattığı masal ve öyküler hâlâ kulaklarımda. Onlar hâlâ zaman zaman geceleri çalışma odamın penceresine gelerek bana göz kırpıyorlar. Babamın işlemeli, uzun “bilur”u (kaval) çalarak söylediği “Meme Alan”, “Cembeliye Hekkare û Binevşa Narin”, “Siyabend û Xece” ve diğer destanlar, bugün de, kendimi iyi hissetmediğim zamanlar, gelip bana yardımcı oluyorlar. 

Görsel Kâhta, Siverek arasındaki yolda işleyen Atatürk Baraj gölündeki Feribotlardan biri.

Evet Kâhta yolculuğumuzun geri kalan bölümüyle devam edelim; Mehmet Uzun’un köylüsünün ana dili Zazaca üstelik Dımıli lehçesiyle konuşuyor. Ben “ewiya çinyo” gibi. Bir kaç kelime dışında Zazaca pek bilmiyorum.  Şoför de Zaza olduğundan zorunlu tercüman oldu. Bende sordukça soruyorum. Bir yandan not alıyorum. Köylüden kısa sürede aldığım notların özetini yazayım. Sonradan yaptığım araştırma ile ilginç detaylara ulaştım.

Mehmet Uzun hayatını biliyordum. Viranşehir’den gelen Cemaldini Aşiretindendi. Köylünün söylediği bir cümle dikkatimi çekmişti. “Mehmet Uzun dedesi Heme, aşiret lideri sayısız köyü olan Ömer Ağa’yı sevmezdi.” diyor. Kimdi bu Şaraptul’lu Ömer Ağa Diyarbakır’a dönünce araştırmaya başladım.  Çok acımasız ve zalim bir ağa oldugunu Siverek halkı iyi biliyordu. Yaşlıların onlarla ilgili sayısız anıları vardı. Kurtuluş savaşı ile ilgili akademik tezlerde adı geçen ünlü birisiydi.

Osmanlı arşivlerinde ve Akademik tezlerde çok yerde geçiyordu. Yazılan bir bölümü aynen alalım;

Hacı İsazade Osman Ağa (Öncel) (Ömer-Ayşe olma) (1899-1981): Babası Ömer Ağa maiyetinde Urfa'da ve Suruç'taki tren hattının tahribiyle meydana gelen çarpışmalarında büyük yararlığı görülmüştü. Hacı İsazade Ömer Ağa (Öncel) (Osman-Emine olma) (1867-1947): Bütün ailesiyle savaşın her aşamasında önemli hizmetleri geçmiştir. Özellikle Suruç'daki tren hattının tahribi konusunda kurulan müfrezedeki yakınları büyük fedakârlıklar göstermiştir. Ömer Ağa'nın köyü olan Hacıbedir burcu'nda Urfa eşrafıyla yapılan toplantıyı takiben Suruç'a hareket eden Hacisazadeler arasında Ali Haco, Hüseyin Haco, Süleyman oğlu Bakır, kardeşi Müslüm (Sofi) ve diğer mücahitlerde bulunuyordu.

İlgili Paragraflardan ve bütün kaynaklara baktığımda. Cemaldini Aşiretinin lideri Ömer Ağa Hamidiye Alaylarında yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış, daha sonra Balkan savaşlarına katılmış. Urfa Kuvâ-yi  Milliyesinde (Türkçe: Ulusal Güçler) Yüzbaşı rütbesiyle komutanlık yapmış. Siverek ve Viranşehir’de birçok köyün sahibi olan bir ağa olduğunu Kayınpederimin bütün akrabaları daha doğrusu bütün Siverek halkı biliyordu. 1870 yılında doğmuş. Şaraptul köyünün sahibi olduğu için lakabı Cemaldini Aşiretinin lideri Ömer Ağa olarak anılıyordu.

Şimdi bu anlatımına ek olarak 4 yaşında küçük bir çocuğun yaşamını ekleyelim. Diyarbakır Lice’nin Heredan köyünde Tehcire gidenlerin Aslında kafilenin gideceği son durak o zamanlar Osmanlı toprağı olan şimdiki Suriye’deki Deyr-i Zor olacaktı. (Deyr-i-Zor sancağı 1857 yılında kurulmuş Osmanlı Devleti vilayeti)  Siverek’te bir çocuk Kafle’den kaçar. (“Kafle” Türkçe 'kafile' kelimesinin Diyarbakır şivesindeki karşılığıdır. Şivemizde tehcir anlamında kullanılır)

Dört yaşında çocuk aç susuz bir halde ava giden  bir köylü tarfından bulunur. Şaraptul köyüne  Ömer Ağanın himayesine girer. Biraz büyüyünce aynı  köyde çobanlık yapar. Sünnet edildikten sonra ismi Ali olarak değiştirilen Sarkis’in ismi unutulur. Ali Delikanlı yaşlara gelince Diyarbakır’a gider, alaylıda olsa meslek ögre Urfa Kuvâ-yi  Milliyesinde nir. Artık tüm diyarbakırın tanıdığı Dişçi aziz’in ortagı  Dişçi Ali’dir.   

Yazar Mıgırdıç Margosyan “Tespih Taneleri” kitabında babasını anlattığı bölümde geçen Sarkis yani Ali daha sonra Diyarbakır'a göçtükten sonra kardeşlerini bulur. Esas adı Hıne olan Hatun ile evlendi.  

Diyarbekirliler Üstte görselde olan Dişçinin esas adının Sarkis oldugunu bilmezdi. Dişçi koltuğunda ise Taş ustası Taşçi Zıfkar Ünlü sinema oyuncusu Sami Hazinses’in (esas adı Samuel Uluçyan ) babası olur.Bu vesileyle Yazar Mıgırdıç Margosyan’ı ölüm yıldönümünde analım.(ölüm yıldönümü 2 Nisan)

Kaynakça:  Yazar Mıgırdıç Margosyan, Yazar Mehmet Uzun, Şeyhmus Diken, Görsel : Aras Yayıncılık ve Ali Taşçı.