''ayrintigazetesi.com.tr''de yer alan habere göre, Kırıkkale Barosu Başkanı Av. Turan Zeki, 1915 olaylarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, meselenin tarihçilerin çalışmalarıyla ele alınması gerektiğini belirterek, konunun siyasi tartışmaların malzemesi yapılmasına sert tepki gösterdi.
''ERMENİLER YÜZYILLARCA HUZUR İÇİNDE YAŞADI''
Açıklamada, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin devletin çeşitli kademelerinde görev aldığı ve toplumla barış içinde yaşadığı hatırlatıldı. 19. yüzyılın sonlarına doğru ayrılıkçı hareketlerin arttığı, bazı Ermeni grupların Çarlık Rusyası'nın desteğiyle Osmanlı Devleti'ne karşı isyan ettiği ifade edildi.
1915 OLAYLARI VE TEHCİR KARARI
Turan Zeki, Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlı için bir varoluş mücadelesi olduğunu belirterek, savaş şartlarında bazı Ermeni radikal grupların işgalci Rus ordusuyla iş birliği yaptığını ve bu tehdide karşılık olarak 1915'te tehcir kararı alındığını kaydetti.
"SOYKIRIM SUÇU HUKUKEN ŞARTLARI TAŞIMIYOR"
Baro açıklamasında, 1915 olaylarının "soykırım" olarak tanımlanmasının hukuki bir dayanağı bulunmadığına vurgu yapıldı. 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'nin geriye dönük uygulanamayacağı ve olayların soykırım tanımındaki unsurları karşılamadığı ifade edildi.
''GEÇMİŞİN ACILARINI ANLAMAK İNSANLIK VAZİFESİDİR''
Açıklamada, Osmanlı'nın son döneminde tüm halkların büyük acılar yaşadığına dikkat çekilerek, bu acıların etnik ya da dini kimlik ayrımı yapılmaksızın ortak bir insanlık trajedisi olarak görülmesi gerektiği belirtildi. 1915 olaylarının savaş koşullarının bir sonucu olduğu vurgulandı.
''TARİHİ YAZIM SİYASETTEN BAĞIMSIZ OLMALI''
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir" sözüne atıf yapılan açıklamada, tarihi olayların günümüz siyasi hesaplaşmalarına alet edilmemesi gerektiği dile getirildi.
Baro, tek taraflı soykırım söylemlerinin Türk ve Ermeni halkları arasındaki uzlaşma umutlarını da zedelediğini savundu.
''TARİH ÜZERİNDEN KİMLİK İNŞASI SAĞLIKLI DEĞİL''
Kırıkkale Barosu, bazı Batılı ülkelerdeki Ermeni diasporasının 1915 olaylarını kimlik inşası aracı haline getirdiğini kaydederek, bu yaklaşımın bilimsel temelden yoksun olduğunu ifade etti. Tarihi olayların siyasal çıkarların gölgesinde değil, objektif bir tarih bilinciyle ele alınması gerektiği vurgulandı.
DİYARBAKIR BAROSU'NUN AÇIKLAMASI
Diyarbakır 1915 olaylarıyla ilgili açıklamada, şu ifadelere yer verdi:
''24 Nisan 1915, sadece Ermeni ulusunun değil tüm toplumun hafızasında derin yaralar bırakmıştır.
Bu toprakların bir parçası olan Ermeniler 1915 yılında tehcire zorlanmış, tehcir yolunda İttihat ve Terakki yönetiminin desteği ve kontrolü altında öldürülmüş yahut ölüme terkedilmiştir. Aradan geçen yüzyıldan fazla sürede bu hakikatle yüzleşilmemiş, Ermenilerin yaşadığı acılar karşısında adalet sağlanmamıştır.
Tüm bu yaşananlar tarihsel gerçekliğin ve insanlık vicdanının ortak değerlendirmesiyle, uluslararası alanda geniş ölçüde soykırım olarak tanımlanmaktadır.
Yaşam hakkının kutsallığını, insan onurunun dokunulmazlığını ve tarihsel adaletin gerekliliğini esas alan bir anlayışla, 1915 Ermeni Soykırımında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor; insanlığa karşı işlenen suçların inkâr edilmeden, yüzleşilerek ve hesap verilerek aşılabileceğine inanıyoruz.
Tarihle ve hakikatle yüzleşme, yalnızca geçmişin acılarını dindirmek değil, aynı zamanda gelecekte benzer acıların yaşanmaması adına evrensel hukuk normları çerçevesinde bir sorumluluk taşımanın gereğidir. Bu bağlamda, hakikatin tanınması ve adaletin tesis edilmesi, benzer trajedilerin bir daha yaşanmaması için atılacak en önemli adımlardan biridir.
Diyarbakır Barosu olarak; Soykırımda kaybettiklerimizi anıyor, barışın ve insan haklarının hâkim olduğu bir gelecek için bir kez daha geçmişle yüzleşilerek hakikatin açığa çıkarılması sürecinin başlatılması çağrısında bulunuyoruz.''