Sur Belediyesi Eş Başkanı Önkol, Kosova’nın Prizren kentinde
Sur Belediyesi Eş Başkanı Önkol, Kosova’nın Prizren kentinde
İçeriği Görüntüle


Diyarbakır, tarih boyunca sadece siyasî ve askerî değil, aynı zamanda bilimsel gelişmelerin de merkezi oldu. Bu gelişmelerin en dikkati çeken örneklerinden biri, 12. yüzyılda Artuklu döneminde inşa edilen bir darüşşifa.

Tarihi kaynaklarda yer alan bilgilere göre, Artuklu emiri Necmeddin İlgazi’nin hanımı olan Sıtti Hatun, 1176-1185 yılları arasında bir darüşşifa ve tıp medresesi yaptırdı. Bu yapı hem tıp eğitimi verilen bir medrese hem de hastaların tedavi edildiği bir hastane olarak hizmet verdi.

Ancak bu önemli bilim ve sağlık yapısı, günümüze ulaşmadı. Ne yazık ki arkeolojik ve mimari olarak izi bulunamayan darüşşifa, Diyarbakır’ın kayıp mirasları arasında yer alıyor.

SITTİ HATUN KİMDİR?

Sıtti Hatun, yalnızca bir hükümdar eşi değil; aynı zamanda hayır işleriyle tanınan, eğitime ve sağlığa yatırım yapan güçlü bir kadın figürdü. Yaptırdığı darüşşifa, sadece o dönemin sağlık merkezi değil, aynı zamanda tıp eğitimi verilen bir bilim yuvasıydı.

Bu darüşşifa sayesinde Diyarbakır’da, hekimlik, eczacılık, anatomi ve ruh sağlığı gibi birçok alanda bilimsel çalışmalar yapıldığı belirtiliyor.

O dönemde Diyarbakır, Şam, Bağdat ve Kahire ile birlikte tıp alanında önemli bir merkez hâline gelmiştir.

BİR ZAMANLAR TIP EĞİTİMİNİN MERKEZİYDİ

Darüşşifalarda verilen tıp eğitimi sadece teorik değil, aynı zamanda uygulamalıydı.

Hastalar bu merkezlerde ücretsiz tedavi edilirken, tıp öğrencileri doğrudan hekimlerden ders alıyordu. Bu açıdan Sıtti Hatun Darüşşifası, modern üniversite hastanelerinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilebilir.

Diyarbakır’ın tıp geçmişi, bu darüşşifa ile sadece yerel değil, bölgesel bir bilim ve sağlık ağına dönüşmüştür.

BUGÜN SADECE BELGELERDE VAR

Günümüzde Sıtti Hatun’un darüşşifasına ait fiziksel bir iz kalmamış olsa da, yapının varlığına dair bilgiler tarihî arşivler ve yazılı kaynaklarla belgelenmiştir.

Bazı araştırmacılar, darüşşifanın yeriyle ilgili çeşitli teoriler öne sürse de kesin bir bulguya henüz ulaşılamamıştır.

Diyarbakır’da yapılacak detaylı arkeolojik araştırmalar, bu kayıp tıp merkezinin izlerini yeniden gün yüzüne çıkarabilir.

Kaynak: Prof. Kenan Haspolat