Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı tarafından düzenlenen ‘Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı’ programına katıldı. Önemli açıklamalarda bulunan Bakan Şimşek, Türkiye’nin uyguladığı ekonomi programının özünde dezenflasyonun yer aldığını söyleyerek, “Diğer bütün politikalar, araçlar, hedefler onun tamamlayıcı bir bileşeni. Özünde biz dezenflasyon programı uyguluyoruz. Onun için istikrar ve reform programı dedik, çükü kalıcı dezenflasyon için reform lazım. Biz dezenflasyon sürecinde iç talebi yavaşlatacağız. dış talepteki ilave katkı çok değerli olacak. İkinci olarak; küresel çerçevede başarılı bir dezenflasyon var, dünyada yumuşak iniş başarılı. Bu çok iyi bir haber. Soru işaretleri olmakla birlikte dezenflasyonun devam edeceği 2025 yılında hedeflerle paralel bir noktaya geleceği bekleniyor. Küresel finansal koşulların biraz daha gevşeyeceği yönünde beklentiler var. Bu da önemli çünkü bizim gibi ülkelere fon akışının güçlenmesi ihtimali artıyor” dedi.
“Piyasa, jeopolitik gerginliklerin yayılmayacağını varsayıyor”
Düşük büyüme nedeniyle reel olarak olarak küresel emtia fiyatlarının göreceli olarak stabil kalacağı beklentisi olduğunu belirten Şimşek, “Dünyada jeopolitik gerginlik var fakat piyasa bunu kaale almıyor. Sebebi de, gerginliklerin yayılmayacağı varsayımı. Özetle bu türeden bir küresel arka plan var. Bu arka plan göreceli olarak geçen seneye göre Türkiye’deki bu programı daha destekleyici nitelikte” ifadelerini kullandı.
“Fiyat istikrarı olmazsa olmaz”
Bakan Şimşek, Türkiye’nin en önemli önceliğinin fiyat istikrarı olduğunu vurgulayarak, “Fiyat istikrarı olmazsa olmaz. Makro finansal istikrar ve öngörülebilirliğin en önemli bileşeni fiyat istikrarıdır. Kaynakların etkin şekilde verimli alanlara toplumsal refah tahsisi fiyat istikrarının gereğidir. Uzun vadeli finansmana erişim sürdürülebilir yüksek büyüme, daha önemlisi daha adil bir gelir dağılımı, çünkü enflasyon en kötü vergilendirme yöntemidir. Dolayısıyla daha adil gelir dağılımı açısından da toplumsal barış ve refah açısından da fiyat istikrarı çok önemli. Türkiye’nin en büyük önceliği, şu anda tek önceliği fiyat istikrarıdır” diye konuştu.
“Enflasyonun tek hanelere daha sonra da düşük tek hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş, zaman gerektiriyor”
Enflasyonu düşürme yolunda yapılan çalışmaları “Tekerliği yeniden keşfetmeyeceğiz” deyimiyle niteleyen Bakan Şimşek, “Öyle bir çabamız yok. Sıkı para ve maliye politikası, hedeflerle uyumlu gelirle politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı; reçete bu. Neresindeyiz biz, öncelikle bulunduğumuz noktadan bir enflasyon şoku yaşamamış ülkeler için söylüyorum; enflasyonun tek hanelere daha sonra da düşük tek hanelere indirilmesi çok ciddi bir iş. Zaman gerektiriyor meşakkatli bir iş, kararlılık ve sabır gerektiriyor” dedi.
“Dezenflasyonun eşiğindeyiz, eylülde 40’lı rakamları görebiliriz”
Bakan Şimşek, bu konuda geçtiğimiz sene yapılan bir çalışmayı göstererek “Dünyada 56 ülkede 100 tane enflasyonist şok incelendi, enflasyonun şok öncesine ortalama 3,4 yılda indiriliyor. Dolayısıyla biz ilk yılımızı geçiş dönemi olarak tanımladık. Bu geçiş dönemi bu ay itibariyle sona eriyor, baz etkisinden bahsetmiyorum. Para politikasının enflasyon beklentilerini çıpalayacak düzeye gelebilmesi zaman alıyor benim kastettiğim bu. Dezenflasyonun eşiğindeyiz. Başlangıçta baz etkisi nedeniyle enflasyon hızlı bir şekilde indi. Eylülde 40’lı rakamları görebiliriz ama süreç uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir. Bunu tekrar hatırlatmak istiyorum. Merkez Bankamız ne gerekiyorsa yapıyor, parasal sıkılaştırma geleneksel anlamda, seçici kredi sıkılaştırması, miktarsal sıkılaştırma, bunların tamamını ve istediği araçları istediği şekilde uygulamaya koyuyor” dedi.
“Merkez Bankası ihtiyaç duyarsa Hazine ve Maliye olarak gerektiğinde ihtiyacımızın ötesinde likiditeyi çekmek için borçlanacağız”
Seçici kredi sıkılaştırmasında çok ciddi sıkılaştırmanın söz konusu olduğunu kaydeden Şimşek, “Bu biraz zaman alıyor ama ektisini göreceğiz. Miktarsal sıkılaştırmada da çok ciddi bir çaba var. Merkez Bankası ihtiyaç duyarsa Hazine ve Maliye olarak gerektiğinde ihtiyacımızın ötesinde likiditeyi çekmek için borçlanacağız. Maliye politikasının işlevselliği fiyat istikrarını sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaktır. Kredi büyümesinde yavaşlama var. Hedeflerimizde paralel gittiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Aylık enflasyonun tekrardan bir patikaya oturmak üzere olduğunu söyleyen Bakan Şimşek, “Aylık enflasyon iyi bir patikaya oturmuştu. Ocak-Şubatta bir miktar sapma var ama yönetilemez değil. Tekrar aylık enflasyonda bir patikaya oturuyoruz ve hedeflerimize yakın bir patika bu. Piyasa henüz o noktada değil ama biz yönetilebilir olduğuna inanıyoruz. Gerekiyorsa ilave adımlar da atılacak” diye konuştu.
“Bütçede deprem etkisi giderek yavaşlayacak”
Geçen sene özellikle depremin etkisiyle çok ciddi bütçe açığıyla karşı karşıya kalındığının altını çizen Bakan Şimşek, gerekli tedbirlerin alındığı ve depremin bütçeye etkisinin kalıcı olmayacağını kaydetti. Şimşek, “Tedbir almak zorundaydık ve geçen sene önden yüklemeli diyebileceğimiz çok ciddi mali konsolidasyona gittik yani tedbir aldık. Bütçe açığı neredeyse iki haneye doğru gitme ihtimali varken, biz bunu yüzde 5,2 ile sınırladık. Bunun üçte ikisinden fazlasında deprem etkisi var. Deprem etkisi önemli bir etki ama kalıcı değil. Giderek bu etki yavaşlayacak. Biz o etki dahil, bütçe açığını gelecek sene yüzde 3’ün altına çekmekte kararlıyız” diye konuştu.
“Kayıt dışılıkla fiili olarak mücadele edeceğiz”
Bakan Şimşek bu kararlılıkla bir takım adımlar atıldığını belirterek, “Kamuda tasarruf ve harcama disiplinini sağlayacağız, vergi muafiyet ve istisnaların gözden geçirilmesi çalışmamız devam ediyor, vergide adalet ve etkinlik paketi çalışmalarımız sürüyor, kayıt dışılıkla mücadele için bir eylem planı açıklamayacağız, fiili olarak mücadele edeceğiz” şeklinde konuştu.
“Mayıs ayından itibaren yüzde 2,5’tayız”
Cari açığın milli gelire oranının çok büyük bir ihtimalle yüzde 2,5 altına ineceğini belirten Şimşek, bunun için Mayıs ayını işaret etti. Şimşek, “Mayıs ayından itibaren oradayız. Kalıcı olacak düşüşü sağlamak için yenilebilir enerji, yeni bir sanayi politikası üzerinden katma değer zincirinde yukarı çıkma, ek olarak ilave petrol ve doğal gaza hayır demeyiz. OVP’ye bu hususları katmadık. Gelirse olumlu ilave etki olur. Cari açığı kalıcı bir şekilde yüzde 2,5’in altına çekmeyi hedefliyoruz. Yaptığımız çalışmalarda yüzde 2,5 ve altındaki cari açık, dış borcun milli gelire oranını kalıcı olarak aşağı yönlü patikaya oturtuyor artı kalıcı rezerv birikimine imkan sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Uygulanan programla yeniden dengelenmeyi hedefe aldıklarını kaydeden Şimşek, “Makul düzeyde genişleyen ve büyümeye katkı veren ancak dengesizliklere yol açmayan bir iç talep, Dış talebin de ağırlıklı olarak bizim politikaların sonucu olarak net ihracatın katkısının pozitife döndüğü bir program döneminden bahsediyorum. Bu döngü çalıştıkça kendi kendini destekleyecek” diye konuştu.
“Önümüzdeki 3 yılda en az 60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş kaynak var, buna carry trade diyemezsiniz”
Dış finansmana erişimde sorunun büyük oranda çözülmüş durumda olduğunu aktaran Bakan Şimşek, “Bankalarımız uzun vadeli kaynağı küresel piyasalardan devşirebiliyor. Bankaların son birkaç aydır sermaye benzeri kaynaklara erişimi 4,1 milyar doların üzerinde. Hepsi carry trade değil. Çok taraflı küresel bankalardan edindiğimiz ciddi kaynak var. Önümüzdeki 3 yılda Dünya Bankası gibi ona benzer bankalardan en az 60 milyar dolarlık Türkiye’ye taahhüt edilmiş kaynak var. Oturup programa bağladığımız bir kaynak var. Bu kaynağa carry trade diyemezsiniz, sıcak para diyemezsiniz. Bu kaynak uzun vadeli küresel piyasalardan edinilecek kaynağa göre uygun maliyetli. Eleştirileri saygıyla karşılıyor ve değer veriyoruz ama bu program çalışıyor. Onun altını tekrardan çiziyorum” dedi.
Türkiye’nin kur korumalı mevduattan çıkacağını hatırlatan Bakan Şimşek, “Kur korumalı mevduattan (KKM) çıkacağız. Piyasaları bozmadan, şok terapi uygulamayacağımızı ilk gün söyledik. Türkiye’nin dokusuna uygun siyasi sahiplenmenin artarak devam edeceği farklı bir modelle gideceğiz dedik. KKM’den çıkacağız, çıkış biraz zaman alabilir ama çok iyi bir yoldayız. TL mevduatlarındaki artış oransal olarak öngördüğümüzden daha iyi gidiyor” şeklinde konuştu.
“Rezervle ilgili kaygılar önemli ölçüde gündem maddesi olmaktan çıkacak”
"Merkez Bankası rezervlerinde yakında swap hariç pozitif rezerv noktasında olacağız" diyen Bakan Şimşek, "Yakınız çok yakınız. Rezervle ilgili kaygılar önemli ölçüde gündem maddesi olmaktan çıkacak. Yolculuğun daha başındayız. Risk priminde ciddi azalış var. Türkiye’nin risk priminde 440 puanlık düşüş var. Bu iyi bir performans” dedi.
“Piyasalar Türkiye’yi BB civarında bir notla fiyatlıyor”
Kur oynaklığında da bir düşüş olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Uluslararası rating kuruluşları yavaş yavaş gelişmeleri görmeye başladı ve not artışına başladılar. Piyasa bugün itibariyle bizi BB civarında bir notla fiyatlamaya başladı. Bu bizim için değerli. Piyasa fiyatlamasını değerli görüyorum" şeklinde konuştu.
“Türkiye’yi yüksek borçlu addedemezsiniz”
Bakan Şimşek, Türkiye'nin yüksek borçlu bir ülke olmadığını belirterek, "Orta vadede büyümeyi etkileyen faktörlerden biri yüksek borçluluk. Türkiye’yi bütün borç unsurları itibariyle bakarsanız yüksek borçlu addedemezsiniz. Türkiye’nin hanehalkı borcu, şirket ve finans sektörü borcu ve kamu borcu toplamının milli gelire oranı yüzde 110’un altında. Bize benzer ülkelerde yüzde 250’in üzerinde, dünya ortalama yüzde 330’un üzerinde. Borç henüz bizim bir hız limiti değil. Bu avantajımız var" dedi.
“Sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelişmesi lazım, bunun tek ön koşulu düşük tek haneli enflasyon”
Bankacılık sektörünün, her ne kadar zorlu bir dönemden geçiyorsa da temkinli, stres testinden geçmiş iyi yönetimi, teknolojik altyapısı, güçlü beşeri sermayesi sayesinde iyi gittiğini belirten Bakan Şimşek, “Bankacılık sektörü büyümeyi destekleyici bir noktada. Fiyat istikrarını sağlarsak, sermaye piyasalarının reel sektörü fonlaması imkanı artıyor. Bankacılık sektörü finansman ihtiyacının yüzde 88’inin karşılıyor. Bu sürdürülebilir bir model değil, onun için sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelişmesi lazım, bunun tek ön koşulu düşük tek haneli enflasyondur” ifadelerini kullandı.