Nazmi Kahraman

Kanat takarak, 3 kilometreden fazla uçtuktan sonra, önce altınla ödüllendirildi, sonra sürgüne gönderildi

İnsanların uçma tutkusu oldukça eskiye dayanır. Uçma tutkusu, mitolojide kaz tüyünden yapılan kanatlarla başlar ve balonla, zeplinle, planörlerle, en sonunda da uçak gibi hava taşıtlarının keşfedilmesiyle sürer.

Diyarbakır Kulp’ta deprem konutları Diyarbakır Kulp’ta deprem konutları

OSMANLI'DA İLK UÇAN ADAM

İstanbul'da 1609 yılında dünyaya gelen Hezarfen Ahmed Çelebi'nin küçüklüğünden beri uçan cisimlere olan merakıyla bilinir. İçindeki uçma tutkusu hergeçen gün daha da büyüyen Çelebi, ilk olarak kanat takarak uçmayı denese de başarılı olamadı, ama çalışmalarını sürdürdü.

İlim bilgisi ve uçma deneyimleri nedeni ile ''çok fazla şey bilen'' anlamına gelen Hezarfen ismini alan Ahmet Çelebi, İstanbul Okmeydanı’nda uçuş deneyleri yaparak, kanatlardaki dayanıklılığın derecesini test etmeye çalıştı.

Hezarfen Ahmet Çelebi, 1632 yılında Yapay kuş şeklinde oluşturduğu bir araçla lodos eserken Galata Kulesi’nden kendini boşluğa bıraktı. Bu şekilde 3 bin 358 metre mesafe kat eden Çelebi, İstanbul Boğazı’nı geçerek, Üsküdar yakınlarındaki Doğancılar Meydanı'na indi. 

bu olay, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihinde bir ilki temsil etti.

ÖNCE ÖDÜL, SONRA SÜRGÜN

Evliya Çelebi, seyahatnamesinde şöyle demektedir:

''Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı'nda, rüzgar şiddetine karşı dayanıklı olan kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Galata Kulesi’nin taa zirve-i belasından lodos rüzgarı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar Meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek; 'Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil' diyerek Cezayir’e sürmüştür.''

Hezarfen Ahmed Çelebi, 1640 yılında sürgüne gittiği Cezayir'de yaşama veda ediyor.

H E Z A R F E N

HEZARFEN'İN ANLAMI

Hezârfen kelimesi Farsça "bin" anlamına gelen hezâr ve Arapça "fen, ilim" anlamlarına gelen fen kelimelerinden türemiştir.

Fotoğraf: savunmasanayiidergilik.com


 

Editör: Nazmi Kahraman