Atlantik Okyanusu’nun ortasında, yüzeyin 700 metre altında yer alan Kayıp Şehir, bilim dünyasını büyüleyen eşsiz bir keşif olarak öne çıkıyor. Orta Atlantik Sırtı’nın batısında bulunan bu hidrotermal saha, 2000 yılında keşfedildiğinden bu yana bilim insanlarının ilgisini çekiyor.
Krem rengi karbonat sütunlar ve bacalar, uzaktan kumandalı araçların ışığında hayalet mavisi parlıyor. Yükseklikleri birkaç santimden 60 metreye kadar ulaşan bu yapılar, okyanus tabanında başka bir dünya hissi yaratıyor.
120 BİN YILDIR AKTİF BİR YAŞAM KAYNAĞI
En az 120.000 yıldır aktif olduğu bilinen bu sahanın, manto ile deniz suyunun kimyasal etkileşimi sonucu hidrojen ve metan gibi gazları sürekli olarak okyanusa yaydığını belirten bilim insanları, bu gazların, oksijensiz ortamda bile yaşamını sürdürebilen mikrobiyal toplulukları beslediğini söyledi.
''Bacalar, 40°C sıcaklıkta gaz püskürterek çeşitli deniz canlılarına ev sahipliği yapıyor. Salyangozlar ve kabuklular bölgede yaygınken, yengeç, karides, deniz kestanesi ve yılan balığı gibi türler daha nadir görülüyor'' diyen bilim insanları, bu tür oksijensiz ve güneş ışığından bağımsız yaşam alanlarının, Dünya’da yaşamın ilk nasıl ortaya çıktığına dair önemli ipuçları sunduğunu ifade etti.
Mikrobiyologlar, Enceladus ve Europa gibi uydularda da benzer sistemlerin olabileceğini belirten bilim insanları, şöyle dedi:
''Kayıp Şehir’in bacalarında oluşan hidrokarbonlar, atmosferdeki karbondioksit ya da güneş ışığından değil, derin deniz tabanındaki kimyasal reaksiyonlardan kaynaklanıyor. Bu, burayı Dünya dışı yaşam araştırmaları için doğal bir model haline getiriyor.
2024’te bölgede yapılan sondajlar sonucunda, 1.268 metre uzunluğunda rekor kıran bir manto kayası çekirdeği çıkarıldı. Bu örnek, yaşamın oluştuğu ilk dönemlere dair ipuçlarını saklıyor olabilir.
Kayıp Şehir, okyanusun derinliklerinde gizli kalmış ama yaşamın izlerini taşıyan bir harikadır. Geçmişin sırlarını barındırırken, evrenin başka köşelerinde yaşam olup olmadığına dair sorularımıza da ışık tutabilir.''