Nazmi Kahraman
Yaz aylarında 45 dereceyi aşan sıcaklıkta klimalı ortamlarda bulunmayı tercih ederken, geçmişte kadim şehrin sakinlerinin adeta çileye dönüşen aşırı sıcaktan korunmak, için neler yaptıklarını hep merak etmişizdir.
Özellkle 1970’li yıllara ve öncesine tanıklık edenlerin anlatımlarına göre, etrafı siyah renkli bazalt taşlardan yapılmış surlar dolayısıyla yüksek sıcaktan bunalanların geceyi evlerinin damına kurdukları ‘’bin yıldızlı otel’’ olarak nitelendirilen tahtlarda uyumayı seçmiş ya da seçmek zorunda kalmış.
Akşam güneş batmadan hemen önce damdaki tahtlarda yemeklerini yiyip ardından çaylarını yudumlayan aile bireyleri, gece ışıksız ortamda samanyolunu ve ayı izleyerek uykuya dalma fırsatını yakalamış.
Diyarbakır'ın yaz aylarında çekilmiş 1900'ün ilk yarısına ait fotoğrafların hepsinde damlardaki tahtlar net şekilde görülüyor.
- ''Sendrom'' olarak nitelendirildi
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde o dönem damda yatmak bir zorunluluktur çünkü çatısı olmayan evler geceleri de hamam gibi olur. Damda uyumayı tercih edilmesi dolayısıyla yaşlı ve çocuklar başta olmak üzere her yıl binlerce kişi damdan düştü.
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin ve Siirt'te yoğun düşme vakaları dolayısıyla 2008 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinin de dikkatini çekti.
Yapılan ve ''damdan düşme sendromu '' olarak isimlendirilen araştırmada,1445 konutta yaşayan kişilerle yüz yüze yapılan görüşmelerde binaların yüzde 16’ sında en azından bir düşme olayı yaşandığı tespit edildi.
- Nehir kenarı en serin yerdi
Bazı aileler ise Dicle Nehri kenarına sazdan yaptıkları Hülleye (çardak) haziran ayında yerleşip, eylül ayının başına kadar konaklamayı tercih ederken, varıklı aileler ise Dicle Nehrine nazır bazalt taştan yapılmış Pamuk, Seman, Hamî, Bekir Paşa, Erdebil isimli konakları yazlık olarak kullanmış.