İngilizler, İtalyanlar ve Fransızlar, Mondros Mütarekesi'nin hemen ardından İstanbul'u hakimiyetleri altına alma yarışına girmişlerdi.

İstanbul'un her tarafı hem kendi birlikleri, hem de sömürgelerden getirdikleri askerlerle doldu.

Fransız hükümeti Sofya'da bulunan Müttefik Doğu Orduları Başkumandanı General Franchet d'Esperey'e  İstanbul'a gitmesi emrini verdi. 

Fransız general 23 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi. Fransızlar'ın milli kahramanlarından olan general Beyoğlu'ndaki Fransız büyükelçiliğine gitti. Birkaç gün sonra Balkanlar'a geri döndü. İstanbul'a ikinci gelişi 1919 yılının başlarında olacaktı. 

İstanbul’daki Fransız işgal orduları komutanı General Franchet d’Esperey beyaz atına binerek bir fatih edası takınarak girdi. Şehirdeki Rum ve Ermeniler ise “fatihlerini” törenle karşılayarak “onurlandırdı.” İstanbul zaten İtilaf Devletlerinin işgalindeydi. Yapılan bu  ucuz şov Türk’e hakaretten başka bir şey değildi. Bu hareket Türk Milletini yaralamıştı.

Şehirde o gün matem havası esti. Yapılan bu ucuz şova bir cevap verilememiş oluşu da vicdanları sızlatıyordu. Daha önceden valilik gibi görevlerde bulunan fakat yazı ve şiirleriyle de milletçe tanınan Süleyman Nazif bu matem havasını dağıtacaktı. Fransız generalinin merasiminin ertesi günü aşağıda verdiğimiz “Kara Bir Gün” yazısını yayınladı. (9 Şubat 1919- Hâdisât Gazetesi)

“Kara Bir Gün” yazısının 9 Şubat 1919’da Hâdisât Gazetesi’nde yayınlanan orijinal nüshası.  

 “Kara Bir Gün” yazısının günümüz Türkçesisine çevrilmiş hali:

‘‘Fransız generalinin dün şehrimize gelişi dolayısıyla bir kısım vatandaşlarımız tarafından yapılan gösteriler, Türk’ün ve İslam’ın kalbinde ve tarihinde sonsuza kadar kanayacak bir yara açtı. Aradan asırlar geçse ve bugünkü hüznümüz ve bahtsızlığımız sevince ve mutlu bir talihe dönse bile, yine bu acıyı hissedecek ve bu hüzünle üzüntüyü çocuklarımıza ve soyumuzdan gelecek olanlara nesilden nesile ağlanacak bir miras olarak terk edeceğiz.

Almanya orduları 1871 senesinde Paris’e girdikleri sırada, Büyük Napolyon’un zaferlerini kutlamak için dikilmiş olan zafer takının altından geçerlerken bile Fransızlar bizim kadar hakaret görmemişti. Bizim dün sabah saat dokuzdan on bire kadar hissettiğimiz üzüntüyü ve azabı duymamıştı. Çünkü ‘‘Fransız’’ namını taşıyan her kişi, yalnız Hıristiyanlar değil, Yahudi Fransızlarla, Cezayirli Müslümanlar, o millî matem karşısında aynı keder ve utanç ile ağlamış ve kızarmışlardı.

Biz ise millî varlıklarının ve dillerinin devamını bizim âlîcenaplığımıza borçlu olan bir kısım halkın hay-huy şamatasıyla bu aziz matemimize en acı hakaretlerin birer tokat şeklinde atıldığını gördük. ‘‘Buna müstehak değildik’’ diyemeyiz. Müstehak olmasaydık, bu felakete düşmezdik. 

Her milletin hayat sayfalarında birçok talihler ve bahtsızlıklar vardır. Fransa Kralı Birinci Fransuva’yı Şarlken’in zindanından kurtarmış ve koca Viyana şehrini defalarca kuşatmış bir ümmetin kader defterinde böyle bir kederli satır da gizli imiş.
Arapların güzel bir sözü var: ‘Isbır feinne’d-dehre lá yesbır’ (Sen sabret, çünkü zaman sabretmez) derler.”

İşte,  Afrika’yı hâlâ sömürmeye devam eden Fransızlar’a cevabı 100 yıl önce “Kara Bir Gün” isimli tarihe geçen yazısıyla Süleyman Nazif vermişti.

İşte böylesi bir hava ve dönemde Süleyman Nazif'in 9 Şubat 1919 Pazar günü Hâdisât gazetesinde çıkan "Kara Bir Gün" başlıklı makalesi Fransızlar'ın yüzüne bir tokat gibi indi. 

Bu yazıdan sonra milli ruh canlandı. Umutsuz günler geçiren Türk Milletinin geleceğine meşale olmuştu. Tabii Fransız generali de çılgına döndü. General Franchet d'Esperey, bu yazı üzerine hemen Süleyman Nazif'in ve sansür memuru Aziz Hüdai (Akdemir) Bey'in yakalanıp, kurşuna dizilmesi emrini verdi.

Hâdisât 17 gün kapatıldı. Aziz Hüdâi Bey, 11 gün Fransız Elçiliği'nin mahzeninde tutulduktan sonra, Bekirağa Bölüğü'ndeki hapishaneye konuldu. Daha sonra İzmir'e sürgüne gönderildi. 

General, Süleyman Nazif’in bulunmasını ve yok edilmesini emretti. Nazif birkaç ay kaçak yaşadı. Kaçaklık devresi İngilizlerin eline düşmesiyle sona erdi. İngiliz ve Fransızların çekişmesi sebebiyle kurşuna dizilmedi. Fakat Malta’ya sürgün edilmekten kurtulamadı İngilizler tarafından yakalanarak Malta'ya sürüldü.

DEVAM EDECEK (SÜLEYMAN NAZİF KİMDİR)