Hemen hemen her yıl memleketim Diyarbakır’a uğramadan edemem. Bu yıl da yaklaşık on günümü kadim toprağımda geçirmekten haz aldım. Doyasıya gezdim.
İsrail-Filistin savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, denklemin içine İran’ın da girmesi Ortadoğu’da zaten hiç dinmeyen savaş tamtamlarının başka bir boyuta evrildiğini gösteriyor.
Yerel seçimler şaibelerin pik yaptığı, halkın iradesinin gasp edildiği bir atmosferde yapıldı.
Yerel seçimlere ramak kala siyaset sahnesinde salvolar da aldı başını gidiyor. Özellikle kırk yamalı bohça gibi aday olan olana.
Bu başlığı neden attım biliyor musunuz? Türk siyasal tarihi hep çıkmaz yollara saptığı gerçeğini gördüğüm için.
Toplumsal çıkmazın yolları değil mi insanı kendinden alıp götüren, başka diyarlara savuran. Kimisi aşkın karşılıksız girdabından, kimisi işsizlikten, kimisi yoksulluktan, kimisi de bunalımlardan savru...
Bugünkü yazımı siz değerli okuyucularımla sohbete ayırmak istedim, tabi ki başara bilirsem.
Ben de umudunu yitirmeyenlerdenim. Zaten umudun yittiği anlarda insanlar savrulur, toparlanmaları karamsarlıkla kol kola girer.
Dünya siyaseti yeni bir evrene yelken açmaya hazırlanıyor. Öne sürülen argümanlarda başı göçmen, mülteci, din danslı akımların gelişimi, güvenlik, açlık ve barınma sorunu gibi temel kavramlar siyasile...