Tuttuğunuz takımın maçı var, paraya kıyıp bir yıllık canlı yayın abone ücretini bir servis sağlayıcı TV firmasında ödemişsiniz. Günümüzde artık bütün bu maçları televizyondan canlı izlemek ise müthiş bir olay,  Ülkemizde daha televizyon yayınlarının olmadığı zamanlarda Dünya Kupası futbol karşılaşmalarının sadece final maçlarını sinemalarda film olarak seyrederdik.

Buzdolabında sevdiğiniz içecek buz gibi. Eşinizle ilgili iki önlem vardı ya onu unutmayın. TV önünden geçmemesi için sehpalarla bariyer yapınız, tercihli yol gibi koltuğun arkasından geçmesini saglayın ki önemli bir pozisyon gümbürtüye gitmesin.  Biraz patates kızartması, Karpuz çekirdeği hazırsa keyfiniz kaçıracak tek bir olay kaldı. Maç günleri sizi rahatsız eden ve her pozisyonda 10 dakika yorum yapan Komşunuz Salih Bey. Onun için de bir önlem var Hasır altın bileziği bozdurup aldığınız TVden bluetooh açıp, kulaklığı takınız. Çalan zile aldırış etmeyiniz. Siz yine de Halit Kıvanç ‘ın radyodan maçı canlı anlattığı, değil TV deki canlı yayının Siyah beyaz TV nin bile olmadığı 1968 yıllarındaki stat heyecanı yaşayamazsınız.

Günümüzdeki led ışıklandırmalı halı gibi yemyeşil çimlere, dijital reklamlardan gözünüzü alamadığınız stadyumlara, futbolcuların formalarındaki kaliteye, sponsorların verdiği futbol kramponlarına markalı özel toplara baktıkça dünü anmamak mümkün değil...

ilk basımı 2001 yılında olan Faruk Arhan'ın "geri pas: Diyarbakırspor'un 33 yılı" kitabından; bir alıntı yapalım sonra anımızı yazalım. 1967-68 türkiye kupası'nda çeyrek finale kalan Bandırmaspor, 1967-68 türkiye 3. ligi şampiyonu Düzcespor, 1967-68 türkiye amatör futbol şampiyonası'nda final grubuna kalan 3 takım, 1967-68 türkiye 2. ligi'nde gruplarında ilk 4 sırayı alan 8 takım, 1967-68 türkiye 1. ligi'nde oynayan 16 takımla birlikte toplam 30 takımla oynanmıştır.

Türkiye kupası maçında 1. lig takımlarından İzmirspor ile eşleşen 3 ligdeki Diyarbakırspor, rakibini 1 -0 yenerek kupada saf dışı bırakır. o dönemin oyuncularından Şorik Veysi lakaplı veysi gönenç, tarihe geçecek o anı şu sözlerde dile getiriyor: "biz 3. lig'deyken Türkiye Kupası’nda 1. lig takımlarından izmirspor ile eşleştik. ilk maçı 1 -0 kaybettik. izmirspor yöneticileri maçtan sonra, "diyarbakır'a turist olarak gideceğiz. surları gezip geleceğiz" şeklinde gazetelere demeçler verdi. bu olay bizi çok üzdü. bizi küçümsüyorlardı. maça çıktık ve çok iyi bir maç oynadık. Nazmi Tahincioğlu'nun attığı golle maçı 1 -0 biz kazandık. Diyarbakırspor Ali tekiner, (Lastik Ali)  Mehmet, Muzaffer çetin, cemil Kaplanoğlu, Şehmus kirişçi, İsmail tekoğlu, Kenan Özbek, Mehmet, Abdurrahman sönmezler, Veysi Gönenç (Şorik Veysi) Emin Sevmiş (Hoşhoş Emin)

Şimdi anımıza dönelim. 1968-1969 Sezonu 1 ligdeki İzmirspor ile karşılaştığımız maçında Golü 46 dakikada Ahmet Evren attı. Ben daha çocuktum. İzmirspor’u kupadan eleyen Diyarbakırspor, serideki maçları ile Türkiye futbol Dünyasının dikkatini çekti. Başka aksilikler de takımı yalnız bırakmadı onu da başka bir gün yazarım.

Hangi şartlarda maça çıktık. Diyarbakır şehir stadyumunun zemini topraktı, Züğürt ağa filmindeki Şener şen köyü gibi çok sert ve çoraktı. Etrafı tel örgülerle çevriliydi. Daha sonra yapılan Kapalı tribün yokken ahşap malzemeden yapılı ve yine üstü tahta bir tente ile kaplı, kalın demir inşaat çubuklar üzerine inşa edilmiş ve altı boş bir tribündü. Cilalı taş devrinden sonraki “Demir Çag’da” yapılmış Bu ilkel yapı seyirci ile dolduğunda, geriye kalan seyirciler tel örgülerin arkasında eski İçkale cezaevinde görüş bekleyen mahkûmlar ayakta sabırla beklerlerdi. Uzun boylu birisinin arkasında iseniz onu dürtmekten başka şansınız yoktu. Bu sosyal medya daki Face’deki! gibi dürtüp kaçmaya benzemezdi. Arkanızdaki kişinin Diyarbakır şivesinde ”Ula tirrek sen kimi itelisen” dedikten sonra aniden dönüp başınıza bir tepik vurması an meselesiydi. 

Maçlarda oynanan futbol topu ise, kalın meşin deriden yapılmış, ağır mı ağır, içinde şişme bir lastik olan bir toptu. Şişme lastik topu önce topun dış kabuğu olan kalın meşin yapının içine yerleştirir, Supaplı pompalar henüz icat edilmemişti. Bedford kamyoncuların lastiklerini şişirdikleri ayaklı pompalarla top şişirilir ve lastik topun meme kısmı kırnap iple iyice bağlanıp düğümlendikten sonra, meşin topun içine sıkıştırılır ve meşin topun ayakkabı bağı biçimindeki kısmı aynen ayakkabı bağlar biçimde bağlanıp top hazırlanırdı. Havadan gelen bir topa kafa vurmak en usta futbolcunun işi değildi. Ne var ki antrenmanlarda çalışa çalışa futbolcuların kafası travmaya karşı bağışıklık kazanmıştı desem doktorların eleştirisinden kurtulmam zor. Takımın malzemecisinde bir demir örs ve çekiç bulunur, maç sırasında Giresun Eynesil’li Tilki Vehbi lakaplı abenin, Kızdığı zaman azgından çıkan ifrazat nedeniyle lakabı Şorik Veysi olan abemizin ayağına batan çiviler hemen saha kenarında ezilerek tamir edilir ve maça devam edilirdi. Futbol ayakkabıları yine sert deriden yapılmış ve kramponları tahta gibi sert ve çivili ayakkabılardı. Sahası sert, topu sert, ayakkabısı sert futbolcusu sertti . Diyarbakır iklimi gibi maçlar da sert geçerdi.   

Dilan Sineması 1978 sağda oturan sahibi Necat Dilan abemiz. Meyan şerbeti içiler. Ben bele mütevazı adam görmedim. Diyarbakırspor başkanıyken statta alüminyum sıtılda ünal gazozu satardım. Tilki Vehbi abe gol attığında, Beni çağırır. hepsini aç der, herkese dağıtırdı.

Kurucu başkan Necat Cemiloğlu Dönemin gazetelerine ve Faruk Arhan'ın "geri pas: diyarbakırspor'un 33 yılı" kitabından verilen röportajda yazdığı gibi. diyarbakırspor'a kalıcı gelir sağlamak için büyük bir azimle çalışan Kurucu başkan Nejat Cemiloğlu ve arkadaşları, para bulma konusunda zor günler geçirecekti. yine o yılları Nejat Cemiloğlu'ndan dinleyelim." Diyarbakırspor'un gelirleri kısıtlıydı: bu sebeple belediye'ye gelen hemşerilerimden makbuz karşılığı yardım istiyorduk. bu arada shell şirketinin diyarbakır belediyesi'ne hediye ettiği yüzme havuzunu, Diyarbakırspor'a gelir sağlasın diye belediye meclis kararıyla diyarbakırspor'a emanet ettik. bize bu havuzun verilmesinde büyükyardımları olan Kenan Nehruzoğlu'na da şükranlarımı sunuyorum. Yine garajlardan, sinema biletlerinden, tüp gaz satışlarından ve yılda bir kez ramazan ayında tombala çekimlerinden aldığımız yardımlarla ayakta durmaya gayret ediyorduk. Aliemiri ortaokulu ve Ziya Gökalp lisesinde Okurken Birkaç yıl maç günlerinde Arkadaşım Şehmusla harçlıklarımızı Ünal gazozu satarak çıkardık. Önce küpeli buzhanesinde bir kalıp buzu teneke sıtılla getirirdik. Yönetim kurulunda olan Dilan sineması sahibi Nejat Dilan Beg’in Lastik Ali (Ali Tekiner) gol kurtardığında, Vehbi abe gol attığında, sevinçle ayağa fırladığında söylediği cümle ile yazımıza noktayı koyalım. ”Sarıpişo bütün Ünal gazozlarını aç!” Hesap mı el bişe yohtu. Bir kahverengi elli lira verir sarı saçımı okşardı. Dilan Sinemasının kapısında bekleyen Demirbaş amiceye şöyle derdi. “Sarıpişo’ya sinemaya giriş serbest, karate, aile filmlerine girsin, Behçet Nacar’ın “Parçala Behçet”,  Aydemir Akbaş’ın “Ayıkla beni Hüsnü” gibi filmler yassahtır. Sansür denen Quzzulqurtla (şivemizde zıkkımın dibi) o yaşlarda tanıştım.