Tasarruf önlemleri vatandaşların tepkisine neden oldu. Alınan önlemlerin tamamı çalışan, geçim derdinde olan ay sonunu zor getiren kesimlere yönelik.

Alınan önlemler deyim yerindeyse dağ fare doğurdu. Trilyonlarca liralık bütçe açığına karşılık önlemlerle sağlanacak tasarrufun 100 milyar lirayı bulacağı  belirtiliyor. 

Eğer tüm bu önlemler 100 milyar liralık tasarruf sağlanması için yapılıyorsa, hiç buna gerek yok. Bir kaç kurumun bütçesinde kısıtlama yaparsanız olur biter.

Açıklanan tasarruf tedbirleri vatandaşlara pek inandırıcı gelmedi. Çıkın sokağa ve uzatın mikrofonu vatandaşlara, çoğu; ''tasarruf tepeden başlar'' yanıtını verecektir.

Asıl soruna dokunulmadan yine dar gelirliye dönük yapılacak önlemlerle tasarruf olmaz.

Tedbirler arasında kamuya araç alımı yapılmayacak, zorunlu hallerde ise sadece yerli marka alınabileceği yer alıyor.

Kamunun araca ihtiyacı mı kaldı. Kamu zaten alacağını aldı. Daha bir kaç gün öncesine kadar Gaziantep Büyükşehir Belediyesi 63 araç almadı mı?

Dinayet işleri Başkanlığı 6. lüks makam aracını almadı mı? Diyanet İşleri Başkanlığı için bir lüks araç da Suudi Arabistan'da bekletiliyor. Yani 5'i burda biri orada. 

Olur ya Diyanet İşleri Başkanı oraya gittiğinde o makam aracını kullanacak. Gitmediği günlerde ise o araç orada öyle bekleyecek.

Türkiye'de dünyanın en zengin ülkelerinde bile görülmeyecek israf ve şatafat yaşanıyor. Dünyanın zengin ülkelerinde butür makam aracı saltanatını göremezsiniz. 

Avrupa'daki liderlerin çoğu şehiriçi ulaşım araçları ya da bisikletlerle işe giderken, bazıları da devletin kendilerine verdiği konutu dahi kullanmıyor. Devletin verdiği konut yerine kendi evini kullanmayı tercih ediyor.

Avrupa ülkeleri sade ve gösterişsiz yaşarken, nedense bu kompleks bizde var.

Avrupa ülkelerinde bu kadar makam aracı ve kamuya bu kadar araç alımını göremezsiniz.

Tasarruf tedbirlerinin açıklandığı sırada herkes kamudaki fazla araç ve makam araçlarının satılacağını beklerken, olan yine işçi ve memura oldu. 

İşçi ve memura servisin kaldırılacağı açıklandı.

Bu durum hiç de adil değil. Şatafın önlenmesine yönelik bir tedbir almıyorsunuz, ay sonunu zor getiren, geçim derdin olan işçi ve memurun servisine göz dikiyorsunuz. 

Servisin kaldırılmasıyla işçi ve memur daha da zorlanacak. ayrıca, servislerin kaldırılmasıyla şoförlerden oluşan bir işsizlik ordusu da yaratılmış olmayacak mı?

Trilyonlartca liralık vergi borcu siliniyor, köprü, hastaneler, otobanlara
geçiş ücreti adı altında ve kur korumalı mevduatlara milyarlarca lira para aktarılıyor, ama iş dar gelirliye gelince orada ''dur'' deniliyor.

Lüks restoranda yenilen yemeğin faturasını, o restoranın yolunu dahi bilmeyen emekli, işçi, memur ve dar gelirli vatandaşlar ödeceyecek. 

Beklenen fedakarlığın ''feda''sı vatandaşlara, karı yine belirli kesime olacak.

Hiç yolcu uçmadığı için kapatılması gereken havaalanlarına, bırakın kapatmayı işçi alımı yapılıyor. 

Normal bir durumda zarar ettiğiniz şeyden vazgeçersiniz, değil mi? Ama bu havaalanlarına halen yolcu geçiş ücretleri ödeniyor ve personel alınıyor. 

Geçtiğimiz gün televizyonlara yansıdı, kamuda 1.5 milyon, 800 bin 500 bin lira yakın maaş alanlar var. 

Asgari ücretin 17 bin lira olduğu emekli maaşının 10 bin lira olduğu bir ülkede bu kadar yüksek maaş verilmesi hiç de adil bir durum değil.

Tasarruf yapılacaksa herkes katılmalı. Öyle ajanda, eşantiyon ürün verilmesinin yasaklanması, servislerin kaldırılması, sokak lambalarının kısıtlanmasıyla, kırtasiyenin azaltılmasıyla tasarruf olmaz.

Öncelikle şatafata son verilmeli, birden fazla makam aracından vazgeçilmeli, birden fazla alınan maaşlar kesilmeli, huzur hakkı denen şey kaldırılmalı ve en tepeden en alta kadar herkes dahil edilmelidir. Yoksa bu tasarruftan da hiç bir şey olmaz. 

Bakan Mehmet Şimşek'in açıkladığı pakette kamu araçları ön plana çıktı. Kamuya zorunlu haller dışında araç alımı yapılmayacakmış.

Bakan Şimşek, 2015'te kamuda araç saltanatının yaşandığına yönelik basında yer alan haberlerle ilgili; ''Araç saltanatı diyorlar. Bunların hepsini toplasanız Türkiye'nin milli gelirinde, Türkiye'nin bütçesinde çerez parası değil'' demişti.

O zaman sormak lazım; Türkiye bugün bu çerez parasına muhtaç hale mi geldi.