Diyarbakır Barosu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününe ilişkin açıklama yaptı.
Diyarbakır Barosu Adli Yardım binasında Çocuk Hakları Merkezi tarafından yapılan açıklamayı Av. Büşra Güger okudu.
‘SİVİLLERE YÖNELİK SALDIRILARDA EN ÇOK ZARAR GÖRENLER ÇOCUKLAR’
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 yılında kabul edilmesiyle, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak ilan edilmiştir. Bu sözleşme ülkemizde 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Dünya çapında en geniş katılımlı olan sözleşmede çocuk hakları kapsamlı bir şekilde koruma altına alınmıştır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesinde hüküm altına alınan çocuk haklarına karşı yapılan ihlaller tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artış göstermektedir. Özellikle 6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem, Kuzey Suriye’de devam eden çatışmalı süreç ve Gazze’de yaşanan sivillere yönelik saldırılarda en çok zarar görenler çocuklar olmuşlardır.”
‘TÜRKİYE’DE 4,5 MİLYON, SURİYE’DE İSE 3,7 MİLYON ÇOCUĞUN DEPREMDEN ETKİLENDİĞİNİN TAHMİN EDİLİYOR’
Depremden etkilenen çocuklara ilişkin ise raporda şu bilgiler yer aldı: “6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş/Pazarcık merkezli 7.8 ve 7.5 şiddetli depremde 11 il etkilenmiş olup 50 binin üzerinde yurttaş hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin kaçının çocuk olduğu konusunda kesin tespit yapılamamıştır. Fakat UNICEF’in yaptığı açıklamada, Türkiye’de 4,5 milyon, Suriye’de ise 3,7 milyon çocuğun depremden etkilendiğinin tahmin edildiği bildirilmiştir. Yine verilere göre; 850.000’den fazla çocuk, hasar görmüş veya yıkılmış evlerini terk etmek zorunda kalarak başka yerlerde yaşamaya başlamıştır. 6 Şubat’ta deprem ile başlayan ve hala devam eden süreçte; depremden etkilenen çocuklar, sürecin en başından beri hak ihlallerine maruz bırakılmaktadır. Deprem sonrasında çocukların bir kısmının bakım verenleri hayatını kaybetmiştir. Refakatsiz çocukların bir kısmı, aile ve akrabalarının haberi olmaksızın başka illerde Bakanlık tarafından koruma altına alınmıştır. Depremin ilk günlerinde başlayan barınma, temiz suya erişim gibi temel ihtiyaçlar karşılanamamış olup geçirdiğimiz 9 ay sonucunda da bu sorunlara kalıcı çözümler bulunamamıştır. Yalnızca Türkiye'de 1,9 milyondan fazla insanın, depremden etkilenen bölgelerde su, sanitasyon ve tıbbi hizmetler gibi temel hizmetlere erişimin kısıtlı olduğu geçici barınma alanlarında kaldığı da paylaşılan veriler arasındadır. Deprem sebebiyle çocukların barındıkları evlerin yanı sıra eğitim gördükleri okullar da yıkılmıştır. Evleri yıkılan bazı çocukların ikamet ettikleri illerden göç etmek zorunda kalması, kalan çocukların eğitim çadırları gibi kısıtlı imkanlarla ve konfor alanından uzak ortamlarda eğitime devam etmek zorunda kalması ve hatta bir kısım çocuğun bu imkanlara bile ulaşamaması çocukların eğitim hakkının ciddi bir şekilde ihlal edildiğini göstermektedir. Her ne kadar sosyal sorumluluk projeleri kapsamında çocukların yaşadıkları sorunlar hafifletilmeye çalışılmışsa da devletin sorumluluğunun yerine getirilmesi hususunda eksiklikler yaşanmıştır. 11 ilde etkisini gösteren deprem sonrasında prosedürlere aykırı şekilde yapılan enkaz ve yıkım çalışmaları sebebiyle çevre sorunları da yaşanmıştır. Enkaz kaldırma ve yıkım işlemlerinde açığa çıkan; su, toprak ve hava yoluyla bu bölgelerdeki ürünlere geçen kurşun ve asbest gibi toksik maddelerin çocukların sağlığı üzerinde olumsuz etkileri de gözlemlenmiştir. Kaldı ki bölgede solunum yolu hastalıklarının artış gösterdiği de verilere yansımıştır. Deprem öncesinde ve sonrasında gerekli tedbirlerin alınmadığı bölgede; enkazların ve yıkım alanlarının çevresinde yaşamını sürdürmek zorunda kalan çocukların sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı da ihlal edilmiştir. Deprem ve sonrasındaki süreçte çocukların haklarından yoksun kaldığı, haklarının ihlal edildiği, bunun karşısında devletin ve ilgili kurumların gerekli ve yeterli önlemleri alamadığını ve müdahale etmekte geciktiğini de belirtmek zorundayız.”
‘YAKLAŞIK 1 MİLYON ÇOCUĞUN GİDEBİLECEĞİ GÜVENLİ BİR YER YOK’
Raporda İsrail saldırılarında Gazze’de çocuklara dönük hak ihlalleri ise şöyle sıralandı: “7 Ekim’de başlayan ve Gazze Şeridinde sivillere yönelik yapılan saldırılarda 3 binin üzerinde çocuğun hayatını kaybettiği açıklanmıştır. Yaklaşık 1 milyon çocuğun ise gidebileceği güvenli bir yer yoktur. Güvenli yerleri olmayan 1milyon çocuk için; sağlığa yönelik hizmetlerin verilememesine bağlı olarak hayati kaygı yaşanmaktadır. Bunun yanı sıra şu an Filistin’de normalin yalnızca yüzde beşi kadar günlük su üretimi gerçekleştirilebilmektedir. Bu sebeple çocukların suya erişimi de yok denecek kadar azalmıştır. Özellikle sivil yaşam alanlarına ve hastanelere yapılan saldırılar savaş suçu olup bu saldırılar sonucunda çocuklar hayatlarını kaybetmekte, sağlıklı ve güvenli bir alanda yaşama hakkından mahrum bırakılmakta ve savaş travmaları pekiştirilmektedir. Bu sebeplerle sivillerin hayatını tehdit eden, sağlık tesislerine ve okullara yönelik saldırıların durdurulması ve sivillere insani yardımların ulaştırılabilmesi için gerekli önlemleri alınması çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.”
‘ÇOCUKLAR YAŞAM İÇİN TEMEL UNSURLARA BİLE ERİŞİMDE GÜÇLÜK YAŞIYOR’
Raporun sonunda ise Suriye’nin kuzeyinde yaşananlara ilişkin, “Kuzey Suriye’de 2011’de başlayan ve hala devam eden savaş ve çatışmalı süreçte yaklaşık 30 bin çocuk hayatını kaybetmiştir. Kuzey Suriye’de yaşanan savaşın yanı sıra 6 Şubat depremi de çocuk ölümlerinde ve hak kayıplarında olumsuz yönde etkili olmuştur. Çocuklar ve aileleri; hayati tehlikeler ve kısıtlı yaşam imkanları sebebiyle göçe maruz kalmaktadırlar. Göç etmeyenler ise hala kamplarda yaşamak zorundadırlar. Yaşanan kamplarda çocukların; temiz suya, gelişimi için gerekli gıda malzemelerine, hijyen ürünlerine ve geniş kapsamlı sağlık tesislerine erişim imkanları kısıtlıdır. Çocuklar yaşam için temel unsurlara bile erişimde güçlük yaşarken; maruz bırakıldıkları savaş travmalarını atlatmaları oldukça güçtür. Bu sebeple çocuklar için derhal çatışmasız, güvenli ortam oluşturulmalı, sağlıklı yaşam için gerekli tesisler kurulmalı ve çocukların maruz bırakıldıkları travmaları iyileştirmeye yönelik, koruyucu ve destekleyici çalışmalar başlatılmalıdır” denildi.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi ve imzacı kurumların çocukların maruz bırakıldığı her türlü ihlalin karşısında olduğumuzu ve mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulandı.