Diyarbakır, binlerce yıldır kesintisiz yaşamın sürdüğü kadim kentlerden biri olma özelliği taşıyor. Coğrafi konumu sayesinde Mezopotamya’yı Karadeniz’e, Akdeniz’i Basra Körfezi’ne bağlayan yolların kesişiminde yer alan şehir, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yaptı. Bu zengin geçmişin en önemli kanıtlarından biri ise Diyarbakır surlarında yer alan yazıtlar ve kitabeler.
Diyarbakır Salnamelerinde yer alan ilgilere göre, surlar, sadece savunma amacıyla yapılmış yapılar değil; aynı zamanda tarihin izlerini taşıyan taş duvarlar olarak dikkati çekiyor. Geçmişte birçok kez tahrip edilen ve yeniden inşa edilen surların, üzerlerindeki yazıtların adeta taşlara kazınmış bir tarih niteliğinde olduğu ifade ediliyor.
BİZANS’TAN İSLAM DÖNEMİNE KADAR
Uzmanlar tarafından yapılan incelemeler sonucunda, Diyarbakır surlarında 63 adet kitabe tespit edildi. Bunlardan 11'inin yabancı dillerde ve farklı medeniyetlere ait olduğu bildirildi. 6 kitabenin Bizans dönemine ait olduğu açıklanırken, 4’ü Yunanca ve 1’inin de Latince olarak yazıldığı belirlendi.
Geriye kalan 52 kitabenin ise İslam dönemine ait olduğu ifade edilirken, bu durumun, surların tarih boyunca sürekli kullanıldığını ve çeşitli dönemlerde onarım ya da eklemelerle farklı yazıtların eklendiğini gösteriyor.
DÖNEMİN SİYASİ-DİNİ-KÜLTÜREL YAPISI
Tarihi surların duvarlarındaki bu yazıtların, sadece birer arkeolojik unsur değil, aynı zamanda dönemin siyasi, dini ve kültürel yapısına da ışık tuttuğu bildirildi.
Kitabelerin üzerindeki dil, yazı stili ve kullanılan semboller, hangi dönemde ve kimler tarafından yapıldığını ortaya koyuyor.
Kitabelerin değerlendirilmesi, Diyarbakır’ın geçmişine dair önemli ipuçları sunuyor.
AKADEMİK DESTEKLE ORTAYA ÇIKTI
Söz konusu bulguların, alanda uzun yıllardır çalışmalar yürüten Prof. Dr. Yusuf Kenan Haspolat’ın araştırmaları sonucunda gün yüzüne çıktığı kaydedildi.
Haspolat, bu kitabelerin yalnızca yazı değil; aynı zamanda birer belge niteliği taşıdığını ve tarihi anlamlandırmak adına büyük önem arz ettiğini belirtiyor.