Başlıktan anlaşıldığı gibi cepler tam takır. Her şey ateş pahası. Alım gücü ve besleme neredeyse tarihe karışacak gibi.
Her geçen gün artan maliyetler karşısında insanlar ne yapacağını şaşırmış durumda. TÜİK’in son açıkladığı rakamlara bakılırsa enflasyon hızlı bir iniş trendindeymiş. Adeta insanlarla dalga geçiliyor. Asgari ücretle çalışan ve emekli olan vatandaşların geçim derdi ayyuka çıkmış durumda. Kimin ağzını açsan bin bir ah ve beddua işitiyorsun. Bir ekmek 15 lira, pide 30 lira, bir kilo dana kıyma 800 lira, kuşbaşı bin lira. Balık desen bunlardan geri kalmıyor. Asgari ücretle çalışan bir vatandaş en ucuz esnaf lokantasında bir kap yemeği 400 liradan aşağı yiyemeyecek durumda. Emeklinin dışarda yemek yemesi ise tam bir hayal.
Her geçen gün giderek tırmanan yoksulluk tirendi aç bir timsah misali yoksulu parçaladıkça parçalıyor. Ayda bırakın bir kilo et almayı, artık gramlar devreye girmiş durumda. Tavuk eti de kırmızı etten geri kalmıyor. Eskiden yüzüne bakılmayan tavuk eti, marketlerde kilosu 100 liradan aşağı değil. Hani derler ya her sabah bir yumurta kesinlikle tüketilmeli. Üç kişilik bir ailede her sabah bir yumurta tüketildiğini düşünün, aylık maliyeti 900 lira, en ucuz beyaz peynirin kilosu 400 lira. Zeytinini kilosu ise 300-400 bandında. Yani velhasıl ne yaparsan yap mide açlık sınırını çoktan açmış durumda.
Üç kişilik bir ailede en ucuz tencere yemeği etsiz 400 liradan aşağıya düşmüyor. Bir kilo kuru fasulye 150, bir kilo nohut 150, bir kilo soğan 25 lira, tuzunu biberini de katarsanız, yanına da biraz pirinç pilavını koyarsan var sen düşün evde tencerenin kaça kaynadığını. Üç öğün yemek artık hayal, öğün sayısı şimdilik ikiye düştü. Bundan sonrasına Allah kerim.
Hani derler ya kış aylarında vitamin almak gerekir diye. İyi güzel, herkes ister vitamin almayı. Marketlerde bir kilo elma 80, bir kilo portakal 50, bir kilo armut 80, bir kilo limon 40-50 lira. Listeyi uzatmaya gerek yok. En iyisi vitaminsizliğe devam.
Bir de sürekli siyasilerin dilinden düşmeyen bir konu gençlere ‘’Evlenin’’ söylemi. Allah aşkına asgari ücretle çalışan bir genç evlenmek için kafayı yemesi gerekir. Velev ki çalışan bir eş ile hayatını birleştirdi. İkisinin cebine aylık ortalama 45 bin TL civarında para geçecek. Kenar semtlerde en ucuz ev kirası 15-20 bin liradan aşağı değil. Gençlere bu konu açıldığında, ‘’Kafayı yemeye hiç niyetim yok. Karnım açlıktan guruldayıp duruyor, ikinci bir aç karın guruldamasını çekemem’’ diye adeta dalga geçiyorlar. Haksız da değiller.
Oldum olası ahalinin nabzını tutmayı hep seven biriyim. Bu nabzın en iyi attığı yer ise Pazar alanları. Tezgahtaki sebze ve meyvelere sadece bakmakla yetinen insan sayısı her geçen gün arttıkça artıyor dersem inanın. Özellikle emekli yaşlıların bu tezgahlardaki isyanı çekilir gibi değil. İnsanın yüreğini dağlar nitelikte. Yaşlı emekliler artık taneyle alışveriş yapıyor. Bir muz, bir portakal, bir elma alan bir teyzenin pazarcı esnafıyla kavgasına tanıklık ettiğimde, yüreğim acıdı, gözlerim doldu.
İnanlar eskiden pazardan aldığı sebze ve meyveleri buzdolabına koymak için yer bulunmazdı. Kırmızı eti, beyaz eti, yumurtası, yoğurdu, sütü derken tüm raflar tıka basa dolar taşardı. Şimdilerde bırakın dolap raflarını masaya koyacak gıdadan mahrum kaldı insanlar. Bu nereye kadar gidecek, insanlar nereye kadar dayanacak bilmiyorum. Bildiğim tren raylarda tökezleye tökezleye ya ilerliyor ya da makas kırarak paslı raylarda çakılıp kalıyor.
Olmuyor beyler olmuyor. Gerçek dışı rakamlarla enflasyon düştü demekle bir yere varılmaz. Ahalinin durumu vahim. Yukarıda cepler tam takır dedim ama, inanın ki mideler daha da tam takır.