Kıbrıs Rum toplumunun kendi içyapısındaki anlaşmazlıklar neticesinde Türkiye'yi garantör devlet olmanın verdiği uluslararası yasal dayanakla, ülkenin stratejik öncelikleri ve Kıbrıs Türk halkının güvenliği endişesiyle Kıbrıs'a askerî çıkarma yapmayı kaçınılmaz kılmıştı.

20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’a yol alan Türk çıkartma gemileri Akdeniz sularında ilerliyordu. Kıbrıs’a doğru yol alan Tüm askeri gemilerde Hasan Mutlucan’ın sesinden yükselen kahramanlık türküleri duyuluyordu.

Tarih 12 Eylül 1980 idi ordunun yönetime el koyduğu duyurusu, cuma günü sabaha karşı 3'te önce TRT spikeri Mesut Mertcan’ın radyodan sonra televizyondan yankılandı. Türkiye, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in bu sözlerinin ardından bambaşka bir güne uyandı.

Kahramanlık Türküsü Okunmayan Bir Darbe

(Görsel: Albay Talat Aydemir Hatıratım” kitabına da kapak yaptığı Başbakan İsmet İnönü’yle Albay Talat Aydemir’in aynı karedeki “Bakışın anlatır” adını verdiği fotoğrafı.)

12 Eylül 1980 tarihinin darbe sabahında kahvaltı sofrası hazırlayan Annem Hasan Mutlucan’ın sesini radyodan duyduğunda babamın anneme uykulu gözlerle etrafına bakınıp “yine darbemi oldu” dediğini söylemişti. O gün Hasan Mutlucan unutulmaz bas bariton çıplak sesiyle elinde megafon varmışçasına yine TRT ekranlarında türkü söylüyordu.

"Yine de şahlanıyor aman

Kolbaşının kır atı,

görünüyor bize aman sefer yolları."

Türküsüyle uyanmıştı.

Hasan Mutlucan Tempo Dergisi’ne verdiği bir röportajda da sabahın köründe Türkiye’nin gamlı baykuşu olma halinden ne kadar hep şikâyet eder. "Türkiye’ye biraz demokrasi gelse çok iyi olur. Sayın Demirel’i belli aralıklarla darbe iması yapan türkülerle uyandırmaktan, kendi kendime mutlu bir şekilde uyanamadım.”

Her fırsatta “Ecevitçi” olduğunu söyleyip, sosyal demokrat kimliğini vurgulasa da, "Darbelerin Sesi" diye anılır. Sokakta yürürken yanına gelen gençler "Karışık bir durum var mı, sizce bu sıralar darbe olur mu" diye sormaya başlar. Hep aynı cevabı verir: "Saçmalamayın! ben Genelkurmay Başkanı mıyım, ne bileyim!" der. İşte bu nedenle hiç hak etmese de sesi militarizmle özdeşleştiriliyor.

Gelelim kahramanlık türküsü okunmayan bir başarısız bir darbeye! Albay Talat Aydemir darbe günlüğünü aktardığı 584 sayfalık “Hatıratım” kitabında radyo başındaki o ânını şöyle anlatıyor: 22 Şubat 1962 tarihinde “Saat gece yarısını birkaç dakika geçtiğinde radyo sustu, bir karışıklıkla başka bir radyodan parazit oldu. Almanca neşriyat başladı sonra o da kesildi, Radyo da vın­lamaya başladı. Arkasından, ‘Dikkat dikkat…’ diye, Tank Üsteğmen İlhan Baş’ın sesi yükseldi, ihtilâl tebliği okunmaya başladı.”

“Sıkıyönetimin Arapçası olan bir başlık seçilmişti. “Örfe, âdete uygun Örfi İdare” Ancak bir süre sonra Radyo Evi’ni hükümet yanlısı subaylar geri aldı. Yarbay Ali Elverdi’nin karşı tebliği, bu kez “Muhterem Türk Milletine cümlesiyle başlıyor. Marşlar eşliğinde yapılan duyuruda bu darbe yalanlanıyordu. “bir yanlışlık olduğu”, darbe filan yapılmaığı ifade ediliyordu: “Türk Ordusu, herkes kışlalarına dönsün, herkes ikinci emri beklesin.”

TRT Ankara radyosu o gece birkaç kez el değiştirdi. Kim bir bölük toplasa darbeyi o ele alıyor. Bir süre sonra eski 27 Mayıs darbecilerinin geri aldığı Ankara Radyo binasınıi, yeni darbecilerden Üsteğmen Erol Dinçer bölüğüyle “tekrar zapt ediyor”. Yarbay Ali Elverdi’yi tevkif ediyor: “Radyo tekrar darbeyi yapan anonsu vermeye başladı. 02.30 ’a kadar devam etti.”

Radyo dinleyenlerin kafası karışmıştı. Şaşkınca gece yarısı naklen yayınlanan bu umutulmaz darbe maçında takımların formasını karıştıran heyecanlı futbol taraftarı gibi dinleyenlerin de çözemediği bir muamma vardı. Gol atacağı kaleyi şaşıran şaşkın futbolcuların durumuna düşmüşlerdi.

Kahramanlık Türküsü Okunmayan Bir Darbe1

Bir süre sonra CHP lideri İsmet İnönü ve Genelkurmay müdahalesiyle TRT yayını Etimesgut’ta bulunan rsady verici kulesinden engellendi. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay radyodan “Türk Silahlı Kuvvetleri hükümetin emrindedir. Üç beş maceracının cezalarını hukuk nezdinde göreceklerdir” duyurusunu yapıyor. Bu duyuru darbecilerin çözülmesine neden oluyor.

Darbenin başındaki isim Harp Okulu’nu komutanı Albay Talat Aydemir şöyle anlatıyor. “Ama her şey bitmiş değil: “Saat 05.30’da Eskişehir Üssü’nden 4 adet F-100 savaş uçağı geldi. Ankara üzerinde uçtular. Hatta Hava Kuvvetleri Kh. ile Genelkurmaya roket atışı bile yaptılar. Ben bunları gözümle gördüm.. Bir müddet sonra bu uçaklar gitti. Herhalde akaryakıtları bitti. Saat 06.00’da bu sefer iki adet F-86 uçağı geldi, bunlar Mürted’ten kalkmış hükümet kuvvetlerine aitti. Bu uçaklar bizim bulunduğumuz Harp Okulunda emrim altındaki Harbiyeli öğrencileri makineli tüfek ile taramaya başladılar, o anda bir talebe şehit oldu. Epey ateş ettiler, artık vaziyet aleyhe dönmüştü.”

Sosyal Medya ve TVlerin olmadığı günlerde tek başına radyo en önemli silahtı “Radyo Evi” Aydemir’in yazdığı “Hatırat”ında da önemli yer tutuyor. Aydemir o bozgun gecesini de lambalı radyoya bağlıyor zaten: “Başaramadık… Halbuki karşımızda hiçbir kıta yoktu. (O radyo yayınından sonra) Subaylar tankları, bölükleri bırakıp kaçmasaydı, hiçbir şey olmayacaktı. Tek başına radyonun bu kadar tesirli bir silah olduğunu o zaman anladım. Mağlubiyetimizin tek sebebi radyodur…” Talat Aydemir'in darbe girişimi radyo yayını ile engellenmişti.

Albay Talat Aydemir, önce 22 Şubat 1962’de sonra da 21 Mayıs 1963’te iki defa darbeye teşebbüs eder. İlk darbe girişiminden sonra uslandığı düşünülerek emekliye sevk edilen Albay, ikinci darbe girişiminden sonra yargılanır ve idama mahkûm edilir. Kansız bir biçimde bastırılan birinci darbe girişimine karşın ikinci teşebbüsün sonucu farklı olmuştur. İlk girişimden sonra 69 subay ve 4 astsubay emekliliğe sevk edilmişti; Aydemir de bunların arasındaydı. Ancak 21 Mayıs 1963’te gerçekleştirilen ikinci darbe girişiminden sonra Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Erol Dinçer, Osman Deniz, İlhan Baş, Ahmet Gücal ve Cevat Kırca “Anayasayı tadil ve tağyire teşebbüs” suçundan Mamak Askerî Cezaevi'nde yargılanarak idama mahkûm edildi.

Albay Talat Aydemir arkadaşlarının idamından bir süre sonra 5 Temmuz 1964'te yine sabaha karşı idam edildi. TRT Ankara radyosunu tam olarak ele geçiremediklerinden dolayı “Kahramanlık Türküsü” okunmayan bir darbe girişim olarak tarihe geçeceklerdi.

Herkesin darbe günlerinin sesi bildiği, dayanamayıp sonraki yıllarda Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda kendini Sosyal demokrat olarak tanımlayan Hasan Mutlucan,

“Tuna nehri akmam diyor

Etrafımı yıkmam diyor

Ünü büyük Osman Paşa

Plevne'den çıkmam diyor.”

Türküsünü okuyamamıştı.

Kaynaklar: Milliyet gazetesi arşivi, tempo dergisi ve türkücü Hasan Mutlucan röportajı Hürriyet TV de 7 gün dergisi. Albay Talat Aydemir idam edilmeden önce yazdığı anı kitabı “Hatıratım”