İsrail-Filistin savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, denklemin içine İran’ın da girmesi Ortadoğu’da zaten hiç dinmeyen savaş tamtamlarının başka bir boyuta evrildiğini gösteriyor.

Uzun süreden beri hep gerilim içinde olan İran ile İsrail’in artık söylem yerine direkt savaş naraları atmaları, savaşın kapılarını da sonuna kadar açmalarına yol açtı. 

İran’ın insansız hava araçlarıyla İsrail’i hedef alması dünya kamuoyunun tedirginliğinin de artmasına yol açarken, ABD’nin peş peşe İsrail’i destekler açıklamaları birçok ülkenin de sahneye çıkmasına neden olduğu gözden kaçmıyor. 

Bölgesel ittifaklarının burada alacağı tavırlar da önem arz ediyor. Özellikle İran’ın Irak, Suriye ve Ürdün’deki üslerinden fırlatacak füzelerin İsrail’in hangi hedeflerini vuracağı henüz tam kestirilemiyor. Olası sivil hedeflere yönelmesi, Ortadoğu’da zaten diken üstünde olan ülkelerde de dengelerin ileriki aşamalarda farklı yönlere yelken açmasına yol açacağı şimdiden dillendirilmeye başlandı dersek yanlış olmaz.

Aslında tarihi gelişmelere bakıldığında İran-İsrail gerginliği hep sıcak bir atmosferin içinde oldukları görülüyor. Ha vurdular, ha vuracaklar tedirginliği nihayet füzelerin ateşlemesi ve savaşın boyutunun nerelere sıçrayacağını ileriki süreçte daha net görülecek. İran’ın 200’e yakın insansız hava araçlarıyla saldırıya geçmesi, İsrail’in de daha sert davranması başta Ortadoğu olmak üzere birçok ülkenin de ayağa kalkmasına yol açacağa benziyor. 

Özellikle ABD’nin, İsrail’i korumak ve yanlarında yer alacaklarına yönelik açıklamaları, Rusya ile Çin’de nasıl yankı bulacakları henüz netleşmemesine rağmen, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avrupa ülkelerinden gelen ‘’İtidal’’ çağrıları şu an karşılık bulmadığı görülüyor. Çin ve Rusya’nın İran’ı direk desteklemeleri olası görülmüyor. Yapsa yapsa silah ve ekonomik destekten öte gitmeyecek.

Savaşın seyrini değiştirecek olan silah gücü şu an İran’ın aleyhinde görünüyor. Ekonomik ambargolar, hava kuvvetlerinin modernleştiremediği uçak filoları savaş alanında yeterli başarı gösteremeyeceği yönünde. İran her ne kadar ‘’Misilleme’’ den söz etse de İsrail başkanı Ntenyahu, bu ülkeyi hep tahrik ederek direk savaş meydanına çekme tavırları bilinen bir gerçeğin su yüzüne çıkmasını istemesi yönündeydi.

Allah korusun savaşın boyutu derinleşirse, Ortadoğu kan gölüne döner. Göçler sınırları zorlar ki o zaman da ulusal dengeler tahribatın ötesine geçer. Zaten savaş ve gerginliklerin eksik olmadığı bölgede kaynayan kazanın dibine sürekli odun taşıyarak, alevlendirmek hiçbir devlet ve zümreye yarar sağlayacağını ummuyorum.

Şu anda görünen o ki, direkt bir savaşın olmadığı. Umarım ki, Netenyahu yönetiminin aklını başına alması ve İran ile gerginliği tırmandıracak adım ve açıklamalarına sağ duyuyla yaklaşması olmalıdır. İran halen kendini savunmak adına bir misillemeden söz etmesinin karşılığı ABD ve İsrail’in daha dikkatli olmasını ve savaşı tırmandıracak adımlardan kaçınmasını sağlamak olmalıdır. 
Savaş yıkım, ölüm, sürgün demek. Savaş çocukların yetim kalması, kadınların kocalarını ve yakınlarını kaybetmesi demek. Savaş sadece ülkelerin değil, dünya ekonomisinin çökmesi demek.