Ekonomistler eski Emeklilerin maaşlarının erimesinin en büyük sebebinin TÜFE olduğunu halde TÜFE’ de ısrar edildi. Emekliye milli gelirden verilen pay azalıyor. 20 yıl önce emekli maaşı bir buçuk asgari ücret değerindeydi. Sekiz tane çeyrek altın alınıyordu. Bugün iki buçuk çeyrek altın zor alıyor. Parayı Lidyalılar buldu, Emekliler harcayamıyor.

Parayı Lidyalılar, Vergiyi Sümerler, Verginin vergisini Türk'ler bulmuştur. Ötv'nin kdv'si var. Döviz kredisinde kur farkının BSMV'si var. Üstelik artarsa, düşerse de vergi vereceksin.

Az çok muhasebe bilgimle anlatayım. Eskiden gecikme faizi yılsonunda ödenmeyince vergi aslına dönüşüp onun faizi alınıyordu. Hala kira vergisini (muhtasar deniyor) icat edeni bulamadım ama devam ettirenleri az çok tanıyorum. “Malda yalan mülkte yalan. Var, biraz da sen oyalan. " diyen Yunus Emre'yi 200 TL'nin arkasına koymak gibi bir çelişkiler yumağı değil mi?

Hadi sırası gelmişken Kâğıt paraların arka yüzünde resimleri bulunan kişiler kimlerdir? Banknotlarda yer alan kişiler kimler? Onları size yazayım. E9 Emisyon Grubu Türk lirası banknotları 6 adettir. Bu banknotların her birinin üzerinde farklı kişilerin resmi bulunur.

Kim Milyoner Olmak İster?, 

Günümüzde, Kenan İmirzalıoğlu tarafından sunulan programda 50 TL banknotun arkasında kim var sorusuna “Fatma Aliye Hanım” diye cevap vermezseniz. Mahcup olursunuz günlerce mahallenin dilinden düşmezsiniz. Mahalle bakkalı Remo’nun şivemizdeki eleştirisinden kurtulamazsınız. “Ula pirabok zeten veresiye alisan, borcunu da ödemisen. Ödeseydin fotraflardan hetirlerdin.”

Not: Yarışmada bir miktar para kazanırsanız beni ve IBAN numaramı unutmayın.

50 TÜRK LİRASI ÜZERİNDE BULUNAN FATMA ALİYE HANIM’IN HÜZÜNLÜ HİKÂYESİ

Fatma Aliye hanımın kızı İsmet’in rahibe olmasını kabullenemez. Ömrünün sonuna kadar onu arar. İsmet Hanım İslam hukuku Mecelle’nin yazarı olan bugünkü ismi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurucusu Ahmet Cevdet Paşa’nın torunudur.

Para üzerine fotoğrafı basılan ilk Türk kadını. Kendisi ilklere pek yabancı değil aslında. İlk Türk kadın roman yazarı, ilk Türk kadın çevirmen, ilk “muhafazakâr” feminist. 1862 yılında İstanbul’da doğdu. Kariyerine, 1889 yılında George Ohnet'in “Volonté” adlı romanını “Meram” adıyla Türkçe’ye çevirerek başladı. Bu çalışmasında “Bir Hanım” rumuzunu kullanan Aliye;  felsefe, yaşam öyküsü ve roman türündeki diğer yapıtlarında "Mütercime-i Meram" takma adını tercih etti. 1892 yılında “Muhadarat” isimli ilk romanını yayınlayan yazar, romanlarında çoğunlukla duygusal temalara yer verdi.

Eserleri Batı dillerine ve Arapçaya çevrilen ilk Türk kadın yazar ve düşünür. Evet, Ahmet Cevdet Paşa’nın muhterem kızı Fatma Aliye Hanımdan bahsediyoruz. Ne kadar parlak bir kariyer ve ışıltılı bir hayat değil mi? Değil maalesef...

Madalyonun bir de öbür yüzü var. Döneminin hemen hemen tüm muhafazakârları gibi “Batı’nın iyi yönlerini almak lazım” diyen Fatma Aliye Hanım dört kızından ikisini, Nimet ve İsmet’i o dönemde yeni açılan Fransız okulu Dame de Sion’a kayıt ettirir.Nimet okuldaki hocaların Hristiyanlık telkinlerinden rahatsız olur ve okuldan ayrılır. Fakat İsmet durumdan pek şikâyetçi değildir ve okulda kalmakta ısrar eder. Nimet başka okulda İsmet damede sion okulu sonrası İki kız kardeş yüksek tahsil için Fransa’ya giderler. Nimet tahsilini tamamlayıp döner fakat İsmet geri dönmeyeceğini annesine bir mektupla bildirir. Ve uzun süre iletişimleri kopar.

Ve nihayet yıllar sonra sevgili kızından bir haber alır Fatma Aliye Hanım;

İsmet bir Katolik kilisesinde rahibe olmuştur! İslam hukuku Mecelle’nin yazarı olan bugünkü ismi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kurulmasında çok büyük emeği olan anlı şanlı Ahmet Cevdet Paşa’nın torunu İsmet rahibe olmuştur!..

“Ölmeden önce ölmek bu olsa gerek” der Fatma Aliye Hanım. Artık yazmak istemez yazılarına son verir ve ömrünün bundan sonraki kısmını kızını aramaya adar. Babasından kalan bütün mal varlığınıi kızını bulmak için harcar fakat nafile.

Bulamayınca örselenen ruhu yorgun ve hayata küskün bedenini terk eder ve kızını bulamadan kalbi kırık bir şekilde bu dünyadan göçüp gider...

YUNUS EMRE – 200 TÜRK LİRASI 

UNESCO kararı ile 1991 yılı, “Yunus Emre Sevgi Yılı” olarak ilan edilmiştir.

Yunus Emre’nin Anadolu’ya göç eden Türk boylarından olduğu ve 1238 yılında doğduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Medrese eğitimi gören Yunus Emre ayrıca; Arapça ve Farsça öğrenmiş, İran ve Yunan mitolojisiyle ilgilenmiş ve tasavvuf tarihini incelemiştir. Yanında yetiştiği Tapduk Emre’nin düşüncelerini halka anlatmak amacıyla Anadolu’da uzun süre seyahat ettiği bilinir.İslam tarihinin en büyük bilgelerinden biri olan Yunus Emre; yaşatmış olduğu Vahdet-i Vücud isimli inanış tarzıyla, Kuran'ın özüne inerek, tek olan yaratıcının sırlarını kavramaya ve kavratmaya çalıştı. Anadolu’da tasavvuf akımının ve Türkçe şiir dilinin öncüsü olan Yunus Emre; bu sayede, tasavvuf düşüncesini kolay ve anlaşılır bir dille eserlerinde aktardı. 

BUHURİZADENMUSTAFA EFENDİ (İTRİ) - 100 TÜRK LİRASI

Peygamber efendimizin (SAV) kutsal emanetlerin ziyareti sırasında okunan “Segâh Salât-ı Ümmiye” söz ve bestesi ona aittir.

Kaynaklarda doğum tarihi 1640 olarak kaydedilen Buhurizade Mustafa Efendi sanat dünyasında bilinen ismi ile  “İTRİ” Klasik Türk müziğinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Müzik konusunda sahip olduğu yüksek kuramsal bilgi ve bestelerindeki melodi zenginliğiyle bilinen Itri;peşrev, saz semaisi, kâr, beste ve ilahi başta olmak üzere Türk müziğinin hemen her formunda eser vermiştir.

Itrî’nin ayrıca dinsel müziğe yaklaşımı ve yorumu, yeni bir tarzı yansıtır. Bayram namazlarında toplu olarak okunan “Segâh Kurban Bayramı Tekbiri”, kutsal emanetlerin ziyareti sırasında okunan “Segâh Salât-ı Ümmiye” ve “Segâh Ayin-i Şerif-i Mevlevi”; sanatçının en çok bilinen eserleri arasındadır.

MİMAR KEMALETTİN – 20 TÜRK LİRASI

Klasik dönem Osmanlı ve Alman mimarilerinin belirgin özelliklerini sentezleyerek kendi alanında yeni bir tarz oluşturdu.

1870 yılında İstanbul'da doğan Mimar Kemalettin, bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) temeli kabul edilen Hendese-i Mülkiye Mektebi’nde eğitim gördü ve asistanlık yaptı. 1895’te devlet tarafından Berlin’deki Charlottenburg Teknik Okulu’na  gönderilen Mimar Kemalettin, burada 2 yıl mimarlık eğitimi aldı.

1908'de Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti adlı ilk meslek odasını kuran Mimar Kemaleddin, ayrıca Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın öncülerindendir. Klasik dönem Osmanlı ve Alman mimarilerinin belirgin özelliklerini sentezleyerek kendi alanında yeni bir tarz oluşturan Mimar Kemalettin’in öne çıkan eserleri şunlardır:   İstanbul: Çamlıca Kız Lisesi, Bostancı, Bakırköy, Bebek ve Yeşilköy Camileri, Reşadiye Mektebi ve Sultan Reşat Türbesi, Gazi Osman, Mahmud Şevket, Cevat, Ali Rıza ve Hüsnü Paşaların türbeleri, Laleli Harikzedegan (Tayyare) Apartmanları, 1., 2., 3., 4. Vakıf Hanları. Ankara: Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Devlet Demiryolları Müdürlüğü binaları.

AYDIN SAYILI -5 TÜRK LİRASI

Aydın Sayılı, ayrıca 1973 yılında Polonya hükümeti tarafından Kopernik Madalyasına, 1977 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülüne ve 1990 yılında UNESCO Ödülüne layık görülmüştür.

Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, 1913 yılında İstanbul’da doğdu. Atatürk’ün isteği ile girdiği Milli Eğitim Bakanlığının yurt dışında eğitim için açtığı sınavı kazandı ve Harvard Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü’nde yükseköğrenimini yapmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Columbia ve Cornell gibi önemli üniversitelerde de öğrenim gördükten sonra, 1942 yılında Harvard Üniversitesinden doktora derecesi alarak mezun oldu. Bu unvan, üniversitede ve bilindiği kadarıyla dünyada, bilim tarihi alanında verilen ilk doktora derecesiydi. Sayılı, Harvard Üniversitesinde bilim tarihi alanındaki çalışmalarını tamamladıktan sonra, 1943 yılında ülkesine geri döndü.

1957 yılında Uluslararası Bilim Tarihi Akademisinin muhabir üyesi, 1961’de asli üyesi olan Sayılı; 1962-1965 yılları arası yine aynı kurumun başkanlığını üstlendi. 1946 yılında öğretim üyesi olarak göreve başladığı Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde, 1974’den 1983 yılına kadar kesintisiz olarak Felsefe Bölümü Başkanlığı yaptı. 1984 yılında kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Atatürk Kültür Merkezine başkan olarak atanan Sayılı, 1993 yılında bu görevinden emekli oldu. Ortaçağ bilim tarihine ışık tutan eserleri ile alanında oldukça önemli bir yer edinen Aydın Sayılı, ayrıca 1973 yılında Polonya hükümeti tarafından Kopernik Madalyasına, 1977 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülüne ve 1990 yılında UNESCO Ödülüne layık görülmüştür.

CAHİT ARF -10 TÜRK LİRASI 

Cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaca ün kazanan Cahit Arf, sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözülebilirliği konusunda yaptığı çalışmalarla da tanındı. "Arf Değişmezi” (Arf Invariant), "Arf Halkaları” (Arf Rings) ve “Arf Kapanışı” (Arf Closure) gibi, literatürde kendi adıyla anılan çalışmalarıyla, matematik dünyasının önde gelen bilim insanları arasında yer aldı.

1910 yılında Selanik'te dünyaya gelen Ord. Prof. Dr. Cahit Arf, 1938 yılında Göttingen Üniversitesinde doktorasını tamamladı. 1962 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde görev  yapan Arf, daha sonra Robert Kolejinde matematik dersleri verdi ve 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Bilim Kolu Başkanı oldu. Cahit Arf, kısa bir süre California Üniversitesinde konuk öğretim üyeliği yaptıktan sonra, 1967-1980 yılları arası Orta Doğu Teknik Üniversitesinde çalışmalarına devam etti. Emekli olduğu dönemde, TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma Merkezinde çalışmalarını sürdüren Arf; 1985-1989 yılları arasında da Türk Matematik Derneği başkanlığını yürüttü.