İstanbul’da Şeyhülislâm İlmi Tartışmalar. İstanbul’a gelen Muslihaddin Lari, burada Ebussuûd Efendi gibi önde gelen âlimlerle tanıştı, ilmî tartışmalarda bulunarak yetkinliğini ispat etti...

Daha sonra 50 akçe maaşla müderris tayin edildi… Fakat umduğu itibarı bulamayan Lârî maaşının azlığını bahane ederek  1556-1559 arasında İstanbul’da müderrislik yaptığı bir dönem ertesinde Âmid’e Diyarbakır’a geçti….

Bunun üzerine Sultan II. Selim Diyarbakır Valisi İskender Paşa’ya haber göndererek, bu değerli âlimin elden kaçırılmaması için gereken özenin gösterilmesini istedi…

Vali İskender Paşa da Lari’yi çok iyi karşıladı… Kendisine ve çocuklarına hoca olarak tuttu… 1560 yılında Diyarbekir’in en yüksek medreselerinden biri olan Hüsreviye Medresesi Müderrisliğine ve Diyarbakır müftülüğüne tayin etti…

Lârî bu görevini hayatının sonuna kadar sürdürdü ve Nisan-Mayıs 1572 yılında  Diyarbakır’da vefat etti…

Lari,  Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yer alan Safa Camii ya da bilinen diğer adıyla Parlı Camii, veya Şeyh Safâ, İpariye, İparla, Palo adlarıyla da anılan Sefa camiinin hazîresine defnedildi.

Muslihuddîn-i Lârî aklî ve naklî ilimlerde geniş bilgiye sahipti… Kâtib Çelebi eserleri hakkında bilgi verirken birçoğunun benzerinin yazılmadığını söyler…

Lârî Arapça ve Farsça şiirler de kaleme aldı; İstanbul’da iken Ebüssuûd Efendi’nin el-Ḳaṣîdetü’l-mîmiyye’sine yazdığı nazîre pek başarılı bulunmamıştır.

Şiirde “Kelâmî” mahlasını kullanan Lârî muhtemelen Türkçe de biliyordu, çünkü Arapça ve Farsça bilmeyen İskender Paşa’nın çocuklarına hocalık yapması mümkün olmazdı….

Kaynak: (TDV İslâm Ansiklopedisi internet sitesi) Hulusi kılıç