Halkın IBAN’la döner söylediği, doktorun IBAN’la dolgu yaptığı, kuyumcunun IBAN’la kolye sattığı memlekette, Maliye sonunda radar açtı.
Yeni yılın daha ilk günlerinde Maliye Bakanlığı, vergi gelirlerini artırmak için düğmeye bastığını açıkladı. Ardından Diyarbakır’da adeta fırtına koptu. Kuyumcu, doktor, diş hekimi demeden herkesin IBAN hesapları mercek altına alındı. Hesaplarda dönen milyonlarca TL’lik işlem, fişsiz faturasız paranın izini sürerken, ceza yağmuru da gecikmedi.
IBAN Ekonomisi Çöktü Mü?
Yıllardır göz göre göre işleyen bir düzen vardı. Gözlemlemek isteyen için IBAN’la ödeme sisteminin kayıt dışılığın en sofistike aracı haline geldiğini görmek zor değildi. Bugün devlet, vatandaşı “neden IBAN attın?” diye değil, “neden IBAN aldın?” diye sorguluyor. Faturasız işlem yapan esnafın olduğu kadar, bu sistemin yıllarca görmezden gelinmesinde payı olan kamu otoritelerinin de sorgulanması gerekmez mi?
42 Müfettiş, 1 Şehir ve Sayısız Soru
Diyarbakır’a gönderilen 42 maliye müfettişi şu anda lokantada dönerin gramını, kuyumcuda bileziğin kimin parmağına takıldığını, diş hekiminde gülüş tasarımının fişini soruyor. Bu denetimlerin sadece birkaç sektörde yoğunlaşması da ayrı bir soru işareti.
Hasılatın Has’ı Lokantalarda mı Aranıyor?
Vergi Dairesi ekipleri, Diyarbakır’daki lokanta ve restoranlara gidip günlük hasılatları yerinde tespit ediyor. Ama lokantada dolma saymakla bu ekonomi kayda girer mi? Kâr-zarar tablosu, maliyet enflasyonu, kira artışı hesaba katılmadan yapılan bu denetimlerin gerçek resmi yansıtıp yansıtmadığı tartışılır.
Yalnızca küçük esnafın sırtına yüklenen bu yük, sistemin çarpıklığını düzeltir mi?
Sonuç mu?
Maliye’nin Diyarbakır operasyonu yerinde bir adım. Ama sistematik çözüm olmadan pansuman etkisinden öteye geçmez. Gerçek reform, adil ve sürdürülebilir bir vergi sisteminde başlar. Yoksa IBAN’la döner keserken yakalanan kasapla, dolarla fatura yazan holding aynı kefeye konulmaya devam eder.