Derviş, tasavvufi mana itibarıyla Allah'a muhtaç olduğunu hisseden, Ehl-i Suffa (Peygamberin en yakın arkadaşları) anlamına gelir.Dervişân da derviş kelimesinin çoğuludur. Öğretmenlik kutsal meslekse, köy öğretmeni onların dervîş’idir.

Özellikle bir köy okuluna isteyerek gidenler iyi yüreklidir. Mesleğinin ilk yıllarında olduğu için oldukça da azimli ve isteklidir. Bazen kendinden o kadar verir ki ortada onu değil, onun saf idealizmini bulursunuz. Bazen düşleri, gerçeğin acısıyla kırbaçlansa da pes etmez, hedefinden vazgeçmez.

Yöremizde köy öğretmenliği biraz daha farklı yaşanır. Çocukların sırayla getirdiği tezeklerle sobayı yakmak, Akşam olunca kendi İçme suyunu kuyudan çıkarmak, saniyeler içinde sıcak su gelen kombilerin icat edilmediği ıssız yerde banyo sobasını kâğıt çıra iletutuşturmak sabrınızı zorlasa da, Sobanın etrafına dökülen külü temizlemek zor gelse de. Ödülünüz hazırdır. Sabah bir köylünün kapıyı çalıp metropol şehirlerde asla o tadı bulamayacağınız Örüklü peynir, Üzüm Pekmezi, günlük yumurta, sıcak nanêtanûrê (tandır ekmeği) uzatır.Xalo Şivan’nın gülümseyerek “Öretmen beg, kahvaltiyi bunla yapasız” demesi sizin yıllar sonrada gözleriniz yaşlı bir şekilde hatırlayacağınız güzel bir anıdır.

Mustafa Sevinç Özyeğinbir köy öğretmeni 1961 yılında yedek subay öğretmen olarak Tayini kurayla Diyarbakır’a çıkar. Yukarıdaki görsel onun köydeki ilk hatıra fotosu kendi sözlü anlatımıyla yazalım;

“5 senedir açılmamış olan okulu önce 4 ay tamir edilmesi sırasında işçiler ile birlikte çalıştım.  Aileler kız çocuklarını göndermek istemese de ikna eder. Kız veya erkek çocuk ayırımı olmadan tüm çocuklarımı topladım ,Okulumu açtım . Fotodaki halde idiler. Öğrencilerimin hiç önlüğü yoktu. Kılık kıyafetleri perişandı.köyün adı kıyafetlerine tezattı.Güzelköy(asıl adı farèjor) Öğretmenin tayinden evvel yaşam öyküsüne bakılırsa köy hayatına alışması oldukça güçtür.

Dedesi Şehit Yüzbaşı Deniz’den miras kalan 2 istiklal madalyası Mustafa Hoca İçin övünç kaynağıdır. Düşünün İstanbul’da doğmuş. Gençken çeşitli Şişli semtindeki müzikhollerde  Orkestralarda müzisyenlik yapmış. El bebek gül bebek büyütülmüşelit bir ailenin çocuğusunuz. İstanbul’un sanat ve kültür yaşamından beslenmiş enteklektüel bir aileden geliyorsunuz.1960 yılında imkânlarıkısıtlı Diyarbakır’ın ücra bir köyüne Öğretmen olarak atanıyorsunuz. İsterseniz etkili çevrenizle bir telefonla yeriniz değişebilir. Mustafa hoca orada kalmaya karar veriyor. Bilmeyenler için güncel olarak Tarif edeyim; Güzelköy (asıl adı farèjor olur) Dağkapı G2 otobüs hattına binerseniz  Dokuzçeltik istikametinde soluğu orada alırsınız. Ayrıca benden bir not; Dengbêj Husêynê Farî'nin köyüdür.

Görsel 1960 yılı Mustafa Özyeğin Öğretmenin Köylüler ile birlikte Cuma namazı çıkışı. Kendisi tam ortada boynunda :atkılı oturuyor.

Çoğu insanın imkânları varsa başka bir yere tayin isteyeceği bir köyden daha güzel anılarla ayrılmak ister. Mustafa Sevinç Özyeğin köyün gençleride  okuma yazma bilmediğini anlayınca gecelerini de onlara feda eder. Onlara gece dersinde okuma yazma öğretir. Ben onlara Türkçe öğrettim. Onlardan bazı Kürtçe cümleleri öğrendim. Aralarında o kadar bir sıcak ilişki kurulur ki. 44 sene sonra onları unutamaz. 2 sene görev yaptığı köye hediyelerle gelir. Çocuklara her zaman şeker dağıttığından Lakabı artık “Şeker Amca” dır. Gittiği okullarda ve semtinde çocuklara şeker dağıttığından Son olarak oturduğu İstanbul Büyükçekmece semtinde adı bir otobüs durağına verilmiştir.

Mustafa Hoca Yani şeker Amcanın telefonu Güzelköy sakinlerinde var. Hocamız 90 yaşlarına gelmiş. O dönemde okuttuğu öğrencileri arayınca hala eğitimci ruhuyla heyecanlanıyor. Hocamıza bu yazıyı göndereceğim. Bizde Cega Medya olarak hocamıza saygı ve selamlarımızı iletiyoruz. Bu ülkenin sizin gibi fedakâr ve asla pes etmeyen “Atanamayan” öğretmenlere ihtiyacı var.

Görsel Mustafa Sevinç Özyeğin hocamızın son halive gençliğinde Müzisyeni olduğu İstanbul şişli semtindeki Akvaryum Tavernada misafirim olan Sanatçı Zeki Müren ile hatıra fotoğrafı.

Benim yaşadığım küçük bir anı ile yazıyı bitirelim. 1990 yılları Siverek Kerejdağ tarafında bir ilkokulda öğretmenler odasındayız. Bir işadamının aldığı mont ve ayakkabı ihtiyacı olan öğrencilere hediye edeceğiz. Bir kadın öğretmen sınav kâğıtlarını okurken kız öğrencilerin kâğıtlarını ayırdı. Yanlış olan cevaplarını bazılarını sildi. Sınıfı geçecek notu alacak düzeltti. Merak edip sorunca yanıtına çok şaşırdım. ‘‘Seçtiğim kızların ailelerini tanıyorum. Sınıfta kalırsalar babaları okuldan alıp 12-13 yaşında evlendirecek. Sınıfı geçerlerse evlilik yaşları uzayabilir. Belki itiraz edecek yaşa gelebilirler. Gözlerim dolmuş bir sonraki gelişimde öğretmenler odasına bir kutu Kadayıfla gidip özellikle o öğretmeni tebrik etmiştim.

"Ben öyle yerlerde yaşayamam" diyenler hariç, bütün köy öğretmenlerinin benden yaşça küçük olanlar dahil ellerinden öpüyorum. Saygı duyduğum bu özel insanlar. tertemiz pırıl pırıl çocuklara toplum içinde birey olmayı, sevgiyi, paylaşmayı ve daha birçok şeyi öğretenlere şükran borçluyuz.

Bencil davranan öğretmenlere inat “kuş uçmaz kervan geçmez” yerlerdeki çocuklara güzel izler bırakan kişiler hepinizi seviyorum. Aydınlık gelecek sizlerin elleriniz de…