Türkiye’ye bir konferans için gelen Teknoloji şirketi Microsoft'un kurucu ortaklarından Bill Gates ismini hatırlayamadığım ODTÜ’lü bir öğrenci toplantı bitiminde yarım bırakılmış pet şişe suyunu alınca “Bill Gates DNA’sını aldım” diye söylemesi gazetelere haber olmuştu. Aslında espri ile karışık gerçeklik payı vardı. Bilim henüz o kadar gelişmedi ama zamanında yöneticilik yapmış bir olarak bu konuda işin içinde olan biri olarak bir fikrim var. Yakında bir DNA’dan Yüzlerce aynı insan üretilirse.

                            Bu espriyi ilk duyduğumda 1990 yılıydı. “Benim kafamı bozma, DNA’nı alırım, senin gibi deli birinden yüzlerce yaparım.” Saygın üniversitelerin birinde ismini vermek istemediğim bir Genetik Profesörü samimi arkadaşına şaka yolu takılmıştı. Kültür seviyesi ve eğitim üst düzey olunca, espriler de kaliteli oluyordu.  Psikiyatri Uzmanı arkadaşımın da cevabı güzeldi, Bakırköy Ruh ve sinir hastanesinin Kurucusu Dr. Mazhar Osman’ın kendisi için deli diyen bir politikacıya yanıtını tekrarladı ; “Senin bana deli demen gündem olmaz, esas ben sana deli dersem bu teşhis olur, herkes sana deli der.”

                       DNA ile ilgili konular hep ilgimi çekti. Önce ilaç tanıtımı ile başlayan tıp sektöründeki çalışma hayatım tıbbı cihaz bölümüyle devam etti. İstanbul’da çalıştığım bir ilaç firmasında Amerikalı müdür beni odasına çağırdı.  “Seni tıbbı cihaz bölümüne alalım, hem maaşın yüksek olur hem de kariyerin hızlı gelişir. Her yeni cihaz çıktığında seni ve ekibini kursa alacağız, emekli oluncaya kadar ders çalışman gerekecek”  Dediği çıktı. Sonunda İstanbul Anadolu yakası müdürü oldum. Öğrenim hayatım iktisatla başladığı halde 12 Eylül 1980 darbesi nedeniyle zorunlu ara verdim.

  

        Görsel Diyarbakırlı Nermin Karcıoğlu Amerika New York Columbia üniversitesi 1956 yılı mezuniyet fotoğrafı Ziya Gökalp lisesinde Müdürlük yapan eşi merhum Nusret Karcıoğlu.

                Emekli olmadan önce son on yılım Türkiye’deki Genetik laboratuarlarına cihaz kurmakla geçti. Kurulu bir laboratuara girersem DNA izolasyon cihazında hastanın DNA alıp hangi kanser  türünün pozitif oldugunuı tespit edip, genetik doktorlarına cihazı kurulumunu yapacak kadar tecrübe sahibi oldum. Benim eşime de göre de her akşam ders çalışarak kafamda saç kalmadığını, hafif kafayı üşüttüğüme dair teorileri var.

                  Geçenlerde Diyarbakır’ın ilk eczacılarından Zeyyad Münir Cizreli hakkında bir makale yazacaktım. Kendisi Diyarbakır Eski belediye yanında Eczacılık yaparken aynı zamanda Ziya Gökalp Lisesinde Kimya derslerine girmişti. Babamın yakın sohbet arkadaşı babam kahve içerken bana Ünal gazozu ısmarlayan başımı okşayan manevi amcamdı. Bana olan ilgisinin hiç erkek çocuğu olmamasından ve kızı matematik öğretmeni kızı Çimen’e sürekli oyuncak otomobil almasından onun erkek çocuk özlemi olduğunu yıllar sonra öğrendim. Onun ailesi ile ilgili bir gerçeği de DNA ile ilgili olduğundan dikkatimi çekti. Kız kardeşi Nermin Cizreli Karcıoğlu’nun örnek gösterilecek bir öğrenim hayatı vardı. Diyarbakır’dan Amerika Newyork Columbia üniversitesine uzanan hikâyesinde her zaman tutkuyla bağlı olduğu “Biyoloji” eğitimi alan Nermin hanım henüz Türkiye Genetik konusu bilinmezken Türkiye’deki akademisyenleri DNA ile tanıştıran ilk isim de olmuş.

               Sayfalarca sürebilecek DNA konusunda bir paragrafla size değerli okuyucularıma kısa bir özet bilgi vereyim.1860’ların sonunda İsviçreli doktor Friedrich Miescher hücrelerin kimyasal yapısını ve işlevlerini anlayabilmek için araştırmalar yapıyordu. “nükleik asit” ve nihayetinde deoksiribonükleik asit (DNA) olarak isimlendirildi. Sonraki yıllarda devam eden araştırmalar sonunda DNA’nın fosfat, şeker ve baz (adenin, guanin, sitozin ve timin) gruplarının bir araya gelmesiyle oluştuğu anlaşıldı.

                      Nermin Cizreli Karcıoğlu 1923 Diyarbakır doğumlu bir Cumhuriyetle yaşıt bir bilim Kadını. Dört çocuklu bir ailede Dünyaya gelmiş. ilk çocuk ve ve ailenin tek kızı. Düşünün ki o yıllarda okuma yazma oranının çok az olduğu yıllarda kız çocuklarının bırakın üniversite, ilkokula bile zar zor gönderildiği yıllarda Diyarbakır’dan önce İstanbul’a, sonra Amerika New York Columbia üniversitesine uzanan bir eğitim süreci.

                   Yeğeni Ankara’da başarılı bir iş insanı olan Gamze Cizreli Halasının şöyle tanımlıyor: Her daim etrafını aydınlatma isteğiyle dolu, öğrenme ve öğretme aşkıyla dolu bu idealist kadın bizlerin hayatına da hep ışık tuttu. Biz O’nunla hep gurur duyduk. “Kız halaya çeker” atasözünü hatırlayarak. O’nun genlerini taşımaktan dolayı içten içe hep sevindik.

                    Ankara’da yaşayan matematik öğretmeni Çimen Cizreli Halası için; ”1923 doğumlu bilgiye aç bir Cumhuriyet kadını; biyolojiye olan ilgisi DNA’nın yapısı keşfedilmeden önceye dayanıyor. DNA’yı Türkiye’ye getiren kadın olarak Ülkemizin sayılı akademisyenlerini  yetiştirmenin yanı sıra  çok konuşan( Bu özellik babam ve kızlarına geçen bir özellik) ve çevresini aydınlatmaya çalışan bir insan. Hep eğitim şart diyen bir halamız. Amerika’nın en iyi, en eski egitim kurumu ve Başkan Brack Obama, Eski Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Madelina Albright mezunlarından sadece bazıları. Dünyanın en çok Nobel Ödülü almış akademisyenlerine sahip okul. Pulitzer Ödüllerini veren kurum ve halamın mezun olduğu Üniversite olması bizim için çok değerli.

                “Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir” demiş, İtalyan matematikçi Paolo Ruffini.  Kısa bir süre Ziya Gökalp lisesinde biyoloji öğretmenliği de yapan Eşi merhum Nusret Karcıoğlu'da Ziya Gökalp lisesinde Müdürlük yaptı. sonra Amerika New York’daki Konsolosluğunda  okulunda Türkiye’den gelen ailelerinin çocuklarına gönüllü öğretmenlik yaptı.. New York Atatürk Okulunun eşi müdürü iken Nermin Hanımefendi son günlerine kadar öğretmenlik yaptı. 21 kasım 2017 günü hayata veda etti. New York Atatürk Okulunun eski müdürü, Long Island'daki  Washington Memorial Park mezarlığında Müslümanlara ayrılan bölümde toprağa verildi.

               Benim görüşüm o yıllardaki bir Diyarbakır ailesinin vizyonu düşünelim. Tüm Diyarbakır egitime bu kadar önem vermiş olsaydı,  şu an bölgemiz bir silikon vadisi olmaz mıydı? Bu yazımı “kız çocuklarının okumasına gerek yok” diyenlere yazımı 7 defa okuyup. Dicle üniversitesi camisine gidip 2 rekat tövbe namazını kılmasını rica ediyorum.